5 Haziran 2013 Çarşamba

EĞLENDİREN HABERCİLİK

Eğlendiren habercilik!

 Sare Şanlı
Gündemden haberdar olma telaşımız yüzünden haber okumadan/dinlemeden/izlemeden rahat edemiyoruz. Haberdar olmazsak bir şeyleri kaçıracağımız hissi fena halde baskılıyor bizi. Üstelik çok ciddi bir iş yapıyoruz haberleri takip ederek. Bizim niyetimiz ciddi olmasına ciddi ama, gündemi sunanların ciddiyetini sorgulamak gerek.

Özel kanalların, kitle ve web gazetelerinin sayılarının artması sonucu ülkemizde habercilik anlayışı uzun süredir ciddiyet ve seviyeden uzak.  Zira “haber ve bilgi” almak yerineticarileştirilmiş ve basitleştirilmiş “veriler” alıyoruz. En hayati, en mühim meseleler dahi mevcut habercilik anlayışı ile magazin süzgecinden geçirilerek, yutulması kolay lokmalar halinde sunuluyor.

Amaç haber üzerinde düşündürmek ve kapsamlı bir bilgi aktarmak değil, bilakis çiğnemeden yutturmak ve sindirilmeden zihinden atılmasını sağlamak. Haberin ciddiyetini ve gerçekliğini azaltmak, haberin kendisinden çok aktörlerini ön plana çıkarmak ve aktörleri basitleştirmek medyanın asli görevlerindendir. Politikacıların özel hayatlarıyla gündeme getirilmesini nasıl açıklayabiliriz?

Haber bültenlerinde ne miktarda bir ciddiyetten bahsedebiliriz? En kanlı, en yürek burkan görüntülerin ardından sevimli köpeğiyle kameralara poz veren bir ünlünün haberini izledikten sonra bir önceki haberin ciddiyetinden ve gerçekliğinden anladığımız nedir? Peki ya gazeteler? Suriye’de öldürülen bebeklerin fotoğraflarıyla, popüler bir dizinin meşhur oyuncusunun aldığı milyon dolarlık saatin kapladığı yer hemen hemen aynıdır. Doğal olarak ikisine verilen tepki ve zihinlerdeki algı arasındaki fark da olabildiğince azdır.

Habercilik anlayışında içi boşaltılmayacak, eğlence konusu yapılmayacak hiçbir şey yoktur. Kutsallığı tartışmasız Ramazan ayında çoğu kanal geleneği hiç bozmaksızın, aynı sağlık uzmanlarını aynı açıklama ve uyarılarla tekrar tekrar ve tüm ay boyunca bültenlerinde sunmaya devam eder. Verilen sağlık önerileri, iftariyeliklerin fiyatları, bayram tatilinin süresi gibi konular işlenerek Ramazan aynının içi özenle boşaltılır.

Kurban bayramları da aynı kadere mahkûm edilir. Bu defa eti pişirme teknikleri anlatılır bültenlerde yahut sahibinden kaçan boğaların görüntüleriyle oyalanırız.

Sunulan her haber izleyici eğlendirmek üzere tekrar şekillendirilir. Çünkü; Eğlence televizyondaki her türlü söylemin üst ideolojisidir. Neyin gösterildiğinin yada hangi bakış açısının yansıtıldığının hiçbir önemi yoktur, her şeyin üstünde tutulan varsayım hepsinin bizim eğlenmemiz ve haz almamız gözetilerek sunulmasıdır. …Açık bir dille ortaya koyarsak, haber programı bir eğitim ve bir düşünme değil, bir eğlenme çerçevesi sunar. [1]

Eğlendirmenin yanı sıra, habercilik anlayışı izleyiciye mümkün olduğunca çok sayıda haberi aktarmayı hedefler. Ne türden haberler olduğunun hiç önemi yoktur, amaç arka arkaya olabildiğince fazla veriyi iletmek, müzik, espri, reklamlar ve eğlenceli konuklarla birlikte müthiş bir seyirlik sunabilmektir.

“Ve şimdi de…” radyo ve televizyon haberlerinde o anda dinlediğiniz veya izlediğiniz şeylerden hemen sonra dinlenip izlenebilecek şeylerle en ufak bir ilintisinin olmadığını göstermek amacıyla yaygın biçimde kullanılan bir sözcüktür. Yani bir haber spikerinin “ve şimdi de” sözüyle zihinlerden silinemeyecek kadar vahşi bir cinayet, o kadar yıkıcı bir deprem, o kadar pahalıya patlayan bir gaf-hatta o kadar saç yolduran bir maç skoru- yoktur diyebiliriz. Haber spikeri bu sözle bir önceki konuya yeterince uzun zaman ayırdığınızı daha fazla o konuya kafanızı takmamanızı, dikkatinizi artık haberlerin yada reklamın başka bir parçasına yöneltmeniz gerektiğini anlatmaya çalışmaktadır.”[2]

Haber bültenlerinin yahut gazeteleri okumanın sonunda izleyicinin elinde kalan kuru bir zihin ve göz yorgunluğudur. Sözde çok şeyden haberdar olmuş, gündemi takip etmiştir. Olanı biteni ne kadar kavramıştır? Edindiği bilgi sonrası nasıl hareket edecektir? Savaşlardan, cinayetlerden, yoksulluktan, açlıktan haberinin olması içtiği çayın tadından başka neyi değiştirmiştir? (Çoğu insan için çayın tadı da değişmemiştir.)

Başkalarının acısına odaklanmamız hedeflenmediği sürece bu bilgi bizim insanlığımıza nasıl hizmet edebilir?”[3]


[1] Televizyon: Öldüren Eğlence/Neil Postman syf 102
[2] a.g.e syf 114
[3] Bir Sevgili Gibi Yaşamak/Leyla İpekçi syf 237

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder