Keşke olmasaydın be Facebook!
Sare Şanlı
Başka bir vasıtayla görüşmeniz hayli zor olan dostlarınızla, tanıdıklarınızla buluşmanın, özlediğiniz kişilerin fotoğraflarını görmenin, kimi faydalı paylaşımlar sayesinde güzel ve önemli hadiselerden/bilgilerden/etkinliklerden haberdar olmanın etkili yollarından biridir Facebook. Aynı zamanda sizin de önemli/faydalı paylaşımlarda bulunabilmeniz, insanlara doğru bildiklerinizi iletmeniz için bir fırsat. Bunlar “İyi ki varsın Facebook!” dedirten noktalar.
Bir de “Keşke olmasaydın be Facebook!” dedirtenler var.
Tanıdığınızı sandığınız insanların Facebook’taki ve gerçek hayattaki yüzleri, düşünce ve davranışları birbirinden farklı olabiliyor. Arkadaşınızın son derece olumlu yönlerini görebiliyorsunuz. Fakat zaman zaman listenizdeki insanlar sizi hayal kırıklığına da uğratabiliyor. Facebook’ta eklemeden önce karakterine saygı duyduğunuz, bilgi ve görgü sahibi kategorisinde değerlendirdiğiniz bir insan, lüzumsuz, basit ve bayağı paylaşımlarla, durmadan değişen profil fotoğraflarıyla ve beğendiği tuhaf sayfalarla bambaşka bir kategoriye geçebiliyor.
Örneğin, normal hayatta evinin perdeleri açık bir halde oturup, odasının ve özel hayatının başkaları tarafından dikizlemesini istemeyecek bir insan Facebook’ta günlük hayatının her ayrıntısını paylaşabiliyor. Hatta daha ileri giderek, yatak odasının perdelerini aralıyor, eşiyle çekildiği mahrem fotoğraflarını ve “canımlı- cicimli,bebeğimli-aşkısılı” diyalogları cümle alemin görmesinden bırakın rahatsızlık duymayı gurur duyar hale geliyor. Kalkıp uyaramıyorsunuz da. “Senin eşinle olan muhteşem aşkının detaylarını bilmek zorunda mıyız? Akşam eve gidince konuşsanız olmuyor mu, niçin Facebook üzerinden sevgi sözcüklerinize göz değmesine izin veriyorsunuz?” da diyemiyor, sinir olduğunuzla kalıyorsunuz.
Gündem ne kadar acı haberle dolu olursa olsun, feraset ve görgü sahibi sandığınız arkadaşınız, yediği yemeklerin (ille de yemeden yani mükellef sofrası bozulmadan önce), takıldığı mekânların, gittiği tatil beldelerinin fotoğraflarını durmaksızın paylaştığında şaşkınlığınızı, öfkenizi bastırmanın yollarını aramaktan başka çareniz kalmıyor. Ülkesinde ve dünyanın dört bir yanında yaşanan trajik hadiselerden hiçbirini yıllardır gündemine konu almayan arkadaşlarınız moda ve kozmetik sayfalarını beğendikçe, size durmadan oyun istekleri yolladıkça “arkadaşlığınızı” defalarca gözden geçirip duruyor ama “devir insan kazanma devridir, kaybetme devri değil” anlayışıyla gafletten uyanması için dua ediyorsunuz.
Bir de hiçbir şey paylaşmayan ketum grup var. Dedim ya, Facebook’ta perdeler aralanıyor. O perdeler o kadar sık aralanıyor ki, bu durum merak duygusunu ve neticesinde dedikoduyu artırıyor. Günlük hayatta karşılaştığım insanların, paylaşılan her şeyden haberdar olduğunu öğrenince, Facebook ortamında hiç tepki göstermeyişlerini açıklamakta zorlanıyorum. Demek ki, çoğu insan kendi paylaşımda bulunmaksızın, başkalarının neler yaptığını inceleyip duruyor yani aralanan perdelerden merakla ve ilgiyle bakıyor ancak baktığını da çaktırmıyor. Hayırlı bir haber karşısında olumlu bir tepki, üzücü bir haber karşısında da ilgi ve teselli belirten cümleler göstermiyorlar. Onlar listenizde olmanın avantajıyla yalnızca sizin hakkınızda malumat biriktiriyor, kendileri hakkında bilgi vermekten kaçınıyorlar, yani hesaplarını hafiyecilik oynamak için kullanıyorlar.
*
*
Bu durumda ‘özel olan hiçbir şeyi paylaşmamalı mı?’ sorusu geliyor akıllara. Özel kavramı kişiye göre değişiyor. Sizi uzun zamandır göremeyen akrabalarınız, dostlarınız için fotoğraf paylaşmanız ile güzelliğinizi göstermeye çalıştığınız (çok güzelsin canım yorumları okumak istediğiniz) fotoğrafınız arasında sizce de fark yok mu? Gittiğiniz bir mekanı tavsiye etmek amaçlı paylaşmanız ile, sırf orada olduğunuzdan herkesi haberdar ederek nerelerde takıldığınızı göstermek istemeniz aynı şey mi? Paylaştığınız şeyleri elli yaşındaki amcanız da, yakın arkadaşınız da, patronunuz da görüyorsa biraz düşünerek paylaşmak gerekmez mi?
Bana kalırsa, Facebook düşünce dünyamızın, gönül dünyamızın perdelerini araladığımız yer olmalı. Bunun için de önce düşünmek gerek, düşünmek için de biraz okumak, dinlemek, izlemek ancak faydalı olan ve “değer” ifade edeni… Biz paylaşımlarımızla kendi şahsiyetlerimizi ortaya koyuyoruz. Sanırım yeni bir Facebook atasözü oluşturabiliriz,“Bana paylaşımını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.”
yayın : 13 Ocak 10:31