Ademoğlunun ilk mezhebi
Yakın zamanda ülkemize yerleşme kararı alan Çerkes asıllı Suriyeli mütefekkir Cevdet Said’in şiddet karşıtı düşünceleri kimilerince olumlu karşılandı, kimi çevrelerden ise hayli olumsuz tepkiler aldı. Aslında Said, baba Esed zamanında uzun yıllar hapis yattı. Suriye’de mevcut olan rejime başından beri karşı, üstelik rejime kendi kardeşini de şehit verdi. Buna rağmen muhaliflerin yaptıklarını tasvip etmiyor, zira Müslüman ile zalim arasında bir fark olması gerektiğine inanıyor.“Müslümanların Gandhi’si” olarak tanımlanan Cevdet Said “Ademoğlu’nun İlk Mezhebi”* isimli çalışmasında İslam ve Şiddet, apaçık tebliğ ve tebliğ metodunun pratiğe yansıyan özelliklerini derinlemesine inceliyor.
İslam ve Şiddet
Müslümanların temel sorunlarına çözümler sunmak için değişim girişimindeki düşünceler zaman zaman yanlış anlaşılmış, bu yüzden de bazı olumsuz sonuçlar doğurmuştur. Mümin kişi kendini gücünün yetmediği şeylerle mükellef hissetmeye başlayınca bir iç çatışma yaşamış, davanın ancak şiddet yoluyla yayılacağı yanılgısı içine düşmüştür. Yahut şiddet yoluyla yayılmasının başarı garantili olduğuna inanmıştır.
”Aslında gerçek dürtü davettir, tebliğdir; zira şiddet vasıtalarının çok hassas bir süreçte kullanılması, Müslümanları bitkin düşürmüş ve İslami mücadeleyi akamete uğratmıştır. Müslümanlar bu haliyle tıpkı boğa güreşlerindeki boğa pozisyonuna düşmüşlerdir. Nasıl ki; öfkeli boğayı hedefinden şaşırtmak ve onu alt etmek için kırmızı bayrak gösterir ve ona sıkıntılı anlar yaşatırlar, işte Müslüman aynı pozisyona yakalanmıştır.”(1)
İşte bu yüzden Cevdet Said; “Müslümanın şiddete başvurmasının, başkalarına Müslümanı kınama fırsatı verdiğini hal böyle olunca da Müslümanın sanki hiçbir davaya sahip değilmiş, insanları hakka ve hidayete davet etmiyormuş gibi sahneden bozguna uğramış bir şekilde çekilmek zorunda kalacağını” iddia eder.
Said Müslümanın şiddetten kaçınması gerektiğini savunurken bu iddiasını birçok hadis ile destekler.
“Kıyametin hemen önünde karanlık gecenin bölümleri gibi fitneler olacak, orada kişi mümin olarak sabahlayacak kâfir olarak akşamlayacak, mümin olarak akşamlayacak, kâfir olarak sabahlayacak. Fitne zamanında; oturan kimse ayakta olandan, yürüyen koşandan daha hayırlıdır. Okunuzu kırınız, kılıçlarınızı kayalara vurup köreltiniz, yanına girilen kimse Hz. Adem’in iki oğlundan daha hayırlısı olan(Habil) gibi olsun.”(2)
Ademoğlu Habil’in Metodu
İmana ermiş kişinin metodunun Ademoğlu Habil’in metodu olduğunu söyler Said. Habil’in metoduna göre,
“Öldürmemek ve insanları öldürmeye sürüklememek, her tür şiddetten uzak durmak, fikirlerini şiddet yoluyla kabul ettirmekten kaçınmakla beraber, Rabbim Allah’tır diyerek, hüküm mercii olarak yalnız Allah’ı tanımak, benimsediği düşünceden ne olursa olsun vazgeçmemek ve bu uğurda başına gelebilecek her türlü sıkıntıya katlanmak” gerekmektedir. (3)
Kendilerine yöneltilen eziyetlere sabır ve tahammülle karşılık veren peygamberlerin örnekliğinde hiçbir şiddet eylemine yer verilmemiştir. Öyle ki, peygamberlere düşen hakikati tebliğ etmektir. Kulların hesabını görecek olan ise Allah’tır. (Maide 35-92-99,Ankebut 18, Ahzab 39, Cin 23)
Şiddetten kaçınması gereken Müslümanın yapması gereken şey, şiddete sarılmak yerine apaçık tebliğdir. “Zira İslam hakk olanı şiddet yoluyla empoze etme taraftarı değil, yumuşak ve tatlı öğütlerle batılı ve kötülükleri etkisiz hale getirmekten yanadır.” (4) Said bunu söylerken “En büyük cihatlardan biri de zalim hükümdarın önünde adil(hakk) sözü söylemektir.” (5) hadisinden güç alır.
Konu Etrafındaki Şüpheler
Elbette şiddete başvurmadan yalnızca tebliğ metodunu kullanmaya ilişkin yoğun eleştiriler de gelmektedir. Örneğin, bu metodun cihat ruhunu söndüreceğini, sorumluluktan kaçmak olacağını, Müslümanı pısırıklaştıra- cağını ileri sürenler olmaktadır. Said “Manasız ve gereksiz yerlerde vuruşmak cihat ise eğer, bunu, çokları yapabilirler. Ancak “hakk sözü” ölünceye veya uğrunda kurban oluncaya kadar tebliğ etmede sebat gösterecek kaç kişi vardır?” diyerek tezinin geçerliliğini savunur.
“Müslüman, öldürmeden ölürse hiçbir iş yapmamış ve boş yere ölmüş demektir. Karşı taraftan bir veya birkaç kişi öldürdüğü zaman ancak Müslümanın ölümü bir işe yarar, toplumda yankı uyandırır.” şeklindeki saplantılara Said “Toplumun vicdanında akis bulacak ve onu küfre karşı harekete geçirecek yegane ölüm, sadece “Rabbim Allah’tır” dediği için ölüme mahkum edilen Müslümanın ölümüdür.”(6) diyerek cevap verir.
Son olarak, Cevdet Said’e göre şiddeti bir metot olarak görme yanılgısından kurtulup tebliğ metodu için gere- ken ortamın oluşturulması gerekmektedir. Tebliğ metodu asla sıkıntılardan kaçmak şeklinde yorumlanmamalı bilakis, sıkıntıları verimli kılmak şeklinde anlaşılmalıdır.
* Ademoğlunun İlk Mezhebi- (Pınar yy.)
(1) A.g.e. syf 26
(2) Sünen-i Ebu Davud,c.5 s:73
(3) A.g.e syf 35
(4) A.g.e. syf 76
(5) Sahih-i Muslim c.6 s.38
(6)A.g.e syf 88-89
Son Güncelleme Bugün | 10:56
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder