15 Mayıs 2014 Perşembe

BENİ BÖYLE KABULLENİN DEĞİŞMEM!

Beni böyle kabullenin, değişmem!

 Sare Şanlı

İnsan dünyaya niçin gelmiştir sorusuna dinler ayrı felsefe ayrı cevaplar verir. Din insanın yaratılış amacının Yaratıcıya hakkıyla kul olabilmek olduğunu söyler. Felsefe ise kendini ve yaşadığı evreni tanımanın asıl hedef olduğu iddiasıyla insana kendini tanıtmaya çalışır. Aslında dinin “amaç tanımı” felsefenin amaç tanımını da kuşatır. İnsan kendini tanıdıkça, kendindeki hataları gördükçe, bunları düzeltme yoluna giderse ‘kul’ olmayı başarır. Her dinin kitabı ve rehber elçisi inananlara kul olmaya giden yolu göstersin diye Allah tarafından insanlığa hediye edilmiştir. Kitaplar ve elçiler, insana kendini tanıtır, hatasını gösterdiği gibi, düzeltmenin, değişmenin yol ve yöntemlerini de iletir ki, insan iyiye erebilsin.
İnanmak başka uygulamak başkadır elbet. İnsanın kendinde hata görmesi bile hayli zor bir meziyet iken, bu hataları düzeltmeye çalışarak daha bir insan olmayı bilmek insanlığın zirvesine ulaşmak olsa gerek.
Başkalarının hatalarını görüp, onlardan bu hataları düzeltmesini beklemeyi en doğal hakkımız görürken, kendi hatalarımızın farkına varıp, düzeltmeye çalışmak noktasında zorlanırız. Biz başkalarını olduğu gibi, yani hatasıyla, eksiğiyle kabullenmekte zorlanırken, başkalarının bizi olduğumuz gibi kabullenmesini bekleriz.
Belki kendi kendimize, belki de etrafımızdaki insanların tepkileri sayesinde eksik yönlerimizin bir şekilde farkına varırız Ama konu değişmek olunca zorlanırız. Çünkü değişemeyeceğimize inanırız. İşin kötüsü bu inanç zamanla bizi kandırmaya, değişmemiz gerekmediğine de inandırmaya başlar. Değişmeye değişmeye aslında hatalı ve eksik olmadığımızdan emin oluruz. Sonrasında da değişmemizi bekleyen insanlara öfkelenmeye başlarız. ‘Beni böyle kabullenin, ben değişmem, ben böyleyim’ demeye başlarız.
Çevremizdeki insanlar munis ve alttan alabilecek kadar yüce gönüllü iseler bizi idare ederler. Hatalı davranışlarımıza ses çıkarmayıp, tahammül gösterirler. Bu şekilde idare edilip alttan alındıkça hatalarımızı görmemiz imkânsız hale gelir. Ta ki birileri dayanamayıp isyan bayrağını kaldırana kadar…  O zaman, yani kendimizle yüzleşmek zorunda kalınca yaşanan şey düş kırıklığı, öfke, acı, isyan eden insanların sayısı arttıkça kimsesizliğe, yalnızlığa dönüşür en koyu haliyle.
‘En doğru benim, benim yaşantım, benim alışkanlıklarım, benim fikirlerim, benim huylarım, kısaca benim sahip olduğum her özellik en doğrusudur’ diye düşünmek insanı çok tehlikeli yerlere götürebilir. Değişmemek ve hep aynı kalmak meziyet değildir. Tersine insan mütemadiyen tekamül içinde olduğu sürece insandır.
İnsana kendini değiştirmeyi ve geliştirmeyi öğreten en güvenilir ve en etkili kaynak Kur’an’dır. Zira son peygamber Hz. Muhammed’in mucizesi Kur’an insana ikinci bir fıtrat getirmiştir. Kur’an insanın kötü özelliklerini törpüleyip, iyi özelliklerini beslemek için yol gösteren bir kaynaktır. İnsanın yalnız kendiyle olan ilişkisini değil, diğer insanlarla olan ilişkilerini de önemser ve bu ilişkileri ‘hak’ ölçüsünce düzenler.
Bu yüzden Müslümanın değişmemek gibi bir lüksü yoktur. Bir davranışı ‘iyi’ veya ‘kötü’ olarak değerlendirirken kriteri vahiydir, davranış vahye göre kötüyse ondan vazgeçmenin yolunu arar. Müminin varlık amacı ‘kul olma bilinciyle’ Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır. Allah’ın hoşnutluğunu kazanan bir kul olmak için değişimin anahtarı da ancak ve ancak Kur’an ve örnek Resul’ün hayatında mevcuttur. Kutsal Kitabımızda;
"Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe, Allah, onların durumlarını değiştirmez" Rad 13/11
“Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah, onlara verdiği nimeti değiştirmez.” Enfal 8/53 buyrulmaktadır.
Eğer bir insan, eksiği olan konuda gerçekten içten ve samimi bir değişiklik yaparsa, Allah Katında mutlaka en güzel şekilde karşılık görecektir. Zira Allah, kullarındaki samimi değişikliği gören ve bilendir. Ve Allah, bu samimi değişimin neticesince müminlere, mutlaka bir nimet artışı olacağını vaat etmiştir.
Unutmayalım, bütün peygamberler değişimin en büyük öncüleridir. Bize düşen de değişimin öncülerinin ayak izlerini takip etmektir.
yayın : 5 Mayıs 12:23

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder