30 Nisan 2014 Çarşamba

BU KADAR ZEKİ ÇOCUĞU NE YAPACAĞIZ?

Bu kadar zeki çocuğu ne yapacağız?

 Sare Şanlı

Kimse çocuğunun geri zekâlı olmasını istemez. Her anne-baba sağlıklı, akıllı, normal bir çocuk bekler. Bu konuda ellerinden gelen hiçbir şeyi de esirgemezler. Ancak geçmiş çağlara kıyasla zeki çocuk temennimizi abarttığımız ve zekâ fetişine* yakalandığımız bir gerçek.
Zira dünyaya zeki bir çocuk getirme azmi ve kararlığı, daha anne hamile kalmadan önce başlıyor. Annenin çocuğu çok zeki yapacak besinleri hamile kalmadan önce almasıyla ve hamileliği boyunca almaya devam etmesiyle işin gıda ile ilgili kısmı hallediliyor. Sonra hem müzik yeteneği hem zekâsı için“Baby Einstein” türünden müzikler, yabancı dile yatkın olması için annenin yabancı dille uğraşması, çok okuması, stresten uzak durması vs devreye giriyor. Çocuk dünyaya geldiğinde de zekâ geliştirebilecek takviye vitaminler, folik asitler, balık yağları kullanılıyor. Büyük oyuncak firmalarının tasarladığı zekâ geliştirici -ve cidden pahalı- oyuncaklar alınıyor. Bebekle durmadan konuşuluyor (hata birkaç dilde), klasik müzik dinletiliyor, bakışları, hareketleri ve hemen her davranışı zekâ ekseninde değerlendiriliyor. Konuşmaya başladığında, yuva çağında, okul çağında çocuk yine zekâ kıskacında sımsıkı tutuluyor.Hele bir de sınıf birincisiyse, öğretmenlerinin gözdesiyse, sınavlarda çok başarılıysa değmeyin ebeveynin keyfine!
Zekâ konusunda o kadar ileri gittik ki, bazı gelişmiş ülkelerde anne karnında genetik müdahalelere bile başlandı. Belki çok geçmeden büyük meblağlar vererek çocuklarımızın IQ seviyesini daha doğmadan yükseltebileceğiz. (Şimdiden kampanyaları görür gibiyim: 20 puan IQ yükseltene 5 puan da bizden hediye!)
Peki, ne olacak?“Birinin IQ derecesine 30 puan eklemesi ve bu sayede 150 puanlık bir IQ’ya yükselmesi onu Standford üniversitesine başlangıçta olduğundan daha fazla yakınlaştırmayacaktır.” ** Çünkü imkânı olan herkes bu durumdan yararlanacak ve rekabet ortamı yine devam edecektir.
Asıl sorun şu, bu kadar zeki çocuğu ve zeki insanı ne yapacağız? Okulunu başarıyla bitirmek, birkaç yabancı dil öğrenmek, bir enstrüman çalmak, basketbol oynamak veya bale yapmak, velhasıl her tür yetenekle donatılmış olmak insanı hayata hazırlar mı, huzuru garantiler mi? Dikkat ettiyseniz başarı ve mutluluk kelimelerini kullanmaktan kaçındım. Başarı ve mutluluk modern devrin yanıltıcı kavramları zira.
Üstün zekâlı insanların yaşadığı problemlerden haberimiz var mı? Uzmanlar üstün zekâlıların; beğeni çıtalarının yüksek olmasının getirdiği tatminsizlik, okul hayatında ve sosyal hayatta anlamsızlık ve yalnızlık gibi sorunlar yaşayabileceğine değiniyor. Ama biz ısrarla “Olsun ille de bizim çocuğumuz zeki olsun.”diyoruz…
Çocuklarımızın zeki olmasını bu denli istememizin ardında, zeki insanların iyi işler başarması tüm sınavları geçip iyi pozisyonlara gelmesi, iyi paralar kazanması, herkesten üstün olması gibi kanıtlanmamış ümitler olabilir. İnsanoğlunun hedefe ulaşmak için göstereceği çaba ve mücadele ile hayata tutunduğunu unutarak, üstün zekâlı çocuklarımızın olmasını ve onların mücadele etmeden istediklerine ulaşmalarını istiyoruz. Çocuğunun zeki olmasını ve o zekâyı toplum için, insanlık için, İslam milleti için kullanmasını aklımıza ne kadar getiriyoruz? “Çocuğum çok zeki olsun, hayırlı faydalı düşünceler, kuramlar geliştirsin, insanlığın yararı için uğraş versin, sadece kendisini değil tüm insanlığı kurtarmayı hedeflesin” şeklinde düşünceler kaç annenin zihninden geçiyor? Kaldı ki bunlar için de bizim bildiğimiz türden bir zekâ mı gerekiyor?
Bu noktada Kur’an’ın zekâ üzerinde değil akıl üzerinde durması manidardır. Durup düşünmek için çareler gösterir insana. Akl etmek için vahiy üzerinde kafa yormak gereklidir, çok zeki olmak değil. Kur’an aklı kullanmayarak cahil kalmayı eleştirir.
“Kim tasasını tek bir tasa halinde ahiret tasası kılarsa, Allah Teala onun tasasını giderir, işlerini kendi üstüne alır. Kim de kendisine pek çok tasa edinirse, Allah Teala onun hangi vadide helak olduğuna aldırış bile etmez.” (İbni Mace)
Hadis bize yolumuzu öyle güzel, öyle dosdoğru gösteriyor ki… Biz çocuklarımızı yetiştirirken kaç tane tasamız var ve bu tasalarımızı tek bir tasada yoğunlaştırabiliyor muyuz? Kendimize sormamız gereken ve doğru cevabına ulaşmamız gereken en temel soru işte bu. Bize ve soyumuzdan gelenlere lazım olan, vahyi kavrayacak ve yaşayacak “akıl”dır.
*zeka fetişi kavramını Siyah Süt kitabında Elif Şafak kullanmıştır.
** Yeter! Genetik Mühendisliği Ve İnsan Doğasının Sonu/ Bill McKibben Açılım yayınları syf 56
yayın : 28 Nisan 12:43

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder