6 Şubat 2013 Çarşamba

BİR TÜRLÜ GÖRÜŞEMİYORUZ


Bir türlü görüşemiyoruz


etiketler: sare şanlı
“Hep meşgul olmak” modern çağın insanlarının en belirgin özelliklerindendir. Çağın ilerlemesine, imkânların artmasına ve teknolojinin sunduğu onca nimete rağmen insan hala vaktini yetirememe sıkıntısı yaşıyor. Meşguliyetimizin beni en çok rahatsız eden yönü sevdiklerimizle, dostlarımızla, akrabalarımızla görüşmeye vakit bulamamamız. Sürekli meşgul olmamızdan ötürü bir türlü yüz yüze görüşemiyoruz. Kimi arasam, kiminle mesajlaşsam, mailleşsem aramızdaki diyalog aşağı yukarı aynı: Ne yapalım koşturup duruyoruz, hep aklımdasın, görüşelim istiyorum ama bir türlü fırsat bulamıyorum!

İçimizdeki özlem ve görüşme isteğimiz ne kadar samimi ise, fırsat bulamamamız da o kadar bahane diye düşünüyorum. Düşünün çok değil, yirmi sene evvel dostlar, akrabalar birbirini bugünle kıyaslanamayacak kadar sık ziyaret ederdi. Yapacak şeylerin azlığındandı belki de. Televizyonda bu kadar fazla kanal seçeneği yoktu, içinde kaybolduğumuz alışveriş merkezleri de.  Telefonun yaygın olmayışı yüz yüze görüşebilmeye büyük katkıda bulunurdu. Bugün nasılsa telefonda görüştüm, mesaj attım, hatta faceden haberleştim diye aylarca görmediğimiz dostlarımız, yakınlarımız, sevdiklerimiz var.
Günümüzde insanların birbirini bu kadar az ziyaret etmesinin sebeplerini düşününce bazı noktalarda hak vermiyor değilim. Mesai saatlerinin hayli uzun olması, insanların günün önemli bir kısmını iş yerinde ve işe gidip gelirken yolda ve trafikte harcamaları, eve geldiklerinde bedenen ve zihnen yorgun olmaları inkar edilebilir mi? Günümüzde kadınların da iş hayatında aktif oluşu, karı kocanın birlikte çalışıp birlikte yorulmaları ve her ikisinin de dinlenmeye duydukları ihtiyaç, bizi birbirimizi teklifsizce ziyaret etme lüksünden mahrum eder oldu. Karşı tarafın yorgunluğunu düşünmesek bile, kendimiz yorgun olduğumuzdan ziyarete gitmeye yahut misafir kabul etmeye takatimiz yok.

Her çalışan eve kendini attığı gibi, ılık bir duş ve sıcak bir yemek sonrası bedenini dinlendirmek için kanepeye uzanırken, zihnini dinlendirmek için de televizyona teslim etmiyor mu kendini? Bu teslimiyet, çay içerken, meyve yerken de devam ediyor, ta ki yatana kadar… Belki de evimizin daimi misafiri televizyon ve internet yüzünden başka misafire yer kalmıyor!

Hafta sonları ise, bir hafta boyu çalışıp yorulan ailenin dinlenme zamanı oluyor. Ama ne dinlenme! Hafta boyu kazandığımızı bir günde harcadığımız büyük alışveriş merkezlerinde yorulmaya gidiyoruz ne yazık ki. Yani yine ziyaretlere vakit bırakmıyoruz. Hafta sonu alışverişten, hafta içi işten, akşamları maçtan, diziden, filmden, yarışma programlarından ötürü kendi hayatlarımızın yalnızlığında ve bencilliğinde boğuluyoruz. Trafiği, uzun mesafeleri, soğuğu, sıcağı, kısacası hep bir şeyleri bahane ediyoruz.

Sevdiklerimizi, yakınlarımızı kalbimizde bir yerlerde saklıyoruz. Görüşmeye görüşmeye gönüller soğuyor, birbirimizden kalben de uzaklaşmaya başlıyoruz. Mutlu günlerimizi, sıkıntılarımızı bir telefonla yada bir mesajla geçiştirir hale geliyoruz. Onların hiçbir şeyini paylaşamadığımız gibi, kendi derdimizi sevincimizi anlatacak imkanı da kaybetmiş oluyoruz. Gitgide daha da yalnızlaştığımızdan ruhsal sorunlar yaşamaya başlıyoruz.

İnsan kendi kendine yetebilen bir varlık olsaydı yalnız kalmasında bir sorun olmazdı. Oysa ailemiz, dostlarımız ve akrabalarımız olmadan ruhen ne kadar yalnız ve çaresiziz! Kısacık hayatlarımız, onlara yeterince vakit ayıramadan son bulduğunda geç kalmış olmayacak mıyız? Yaşarken görmediklerimizin acı haberlerini aldığımızda cenazelerinde bulunmanın manası var mı?

Her akşamınız üretken, verimli geçiyorsa ve yakınlarınızla görüşmekten daha önemli işleriniz varsa amenna. Sevdikleriniz sizi kalplerinde, akıllarında saklamaya devam etsinler. Ama her akşam sizi oyalayacak bir televizyon programına esir oluyorsanız, gelin o programları unutun, bu akşam çayı kimlerle birlikte içsem ve sohbet etsem diye düşününün. Eminim çok şey değişecek. Yakınlara söylüyorum: Biz müsaidiz, bekleriz…
 
Son Güncelleme 4 Şubat 2013 | 16:33

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder