Bereketsiz mutfaklar
Sare Şanlı
Çöp kutularında gördüklerim beni hayrete düşürüyor. Çöplerdeki çeşitlilik ne kadar çok şeye sahip olduğumuzun ve tüm bu sahip olduklarımızı ne kadar sınırsızca ve düşünmeden “çöp kategorisine” koyup evimizden çıkardığımızın kanıtı.
İnsanın içini en çok yakan ise çöp kutularında ve çöp poşetlerinde ekmek ve diğer nimetleri görmek oluyor. Her seferinde de akla benzer düşünceler geliyor: Açlık çeken milyonlarca insana rağmen, nasıl yiyecekleri çöpe gönderebiliyoruz?
Oysa artan yiyecekler ve bayatlayan gıdalar için yapılabilecek bir şeyler var. Belediyeler bu konuda çalışmalarda bulunuyor. Örneğin birçok park ve sokakta hayvanlara verilmek üzere ‘bayat ekmek ve hamur işleri kutuları’ mevcut. Bazı semtlerde sütçüler hayvanları için yemek artıklarını ve tazeliğini kaybetmiş meyve sebzeyi topluyor. Kimi parklarda insanların bayatlayan bakliyatı kuşlara attığını, yeşillikleri ördeklere verdiğini görüyorum.
Tüm bunlar ufak tefek ve geçici çözümler. Yaranın yüzeyine pansuman yapıp, derinlerde ne olup bittiğini önemsememek gibi… Çünkü sorunun kaynağına inmekten uzağız, neden israf ettiğimizi sorgulamıyoruz.
Geçtiğimiz aylarda Başbakan ülkemizdeki ekmek israfının ulaştığı vahim boyuta dikkat çekmişti. 2008 yılında günde 5 milyon ekmek israf ederken, 2012 yılında bu sayıyı milletçe tam 6 milyon ekmeğe ulaştırmışız! Ve dikkatinizi çekerim bu yalnız ve yalnız ekmek israfımızla ilgili verilmiş rakam!
Bu rakam şunu gösteriyor ki, tüketeceğimizden çok daha fazlasını satın alıyoruz ve evlerimizde gıda stoklayıp duruyoruz. Bir öğünde yiyebileceğimizin çok daha fazlasını pişiriyoruz, böylece kalanı çöpe dökmek zorunda kalıyoruz. Kimi zaman yetmezse misafire ayıp olur korkusuyla kimi zaman sırf canımız çekti diye lüzumundan fazla çeşit ve miktarda yemek yaptığımızdan çöplerimiz hiç yemeksiz/nimetsiz kalmıyor.
İş yerleri ve otellerdeki israfı ise kelimelerle tarif etmek mümkün değil. Zaten verilen israf rakamlarının çok büyük bölümü onlara ait. Açık büfe kültürü, ‘parasını verdim nasılsa’ mantığı israfa giden yola asfalt döşüyor adeta.
Belki iş yerleri ve otellerdeki israfı çözmek için çok uzun uğraşlar isteyen uygulamalar lazım ama biraz gayretle, ellerimizi vicdanımıza koyarak evlerimizdeki israfı azaltabileceğimize inanıyorum.
İhtiyacımız kadarını satın almak, yiyebileceğimiz kadarını pişirmek, doymadan sofradan kalkmak, artan yemeği başka bir yemeğe dönüştürerek yahut derin dondurucuda muhafaza ederek değerlendirmek, evlerimizdeki israfın önüne geçmek için ciddi adımlar olacaktır.
Hatırlıyorum, bir büyüğüm meyve sebzelerin insanın yiyebileceği hiçbir kısmını çöpe göndermezdi. Maydanozun saplarını atmaz, ince ince doğrar, sonra çorbalara koymak için derin dondurucuda saklardı. Pilav ertesi güne kalınca yayla çorbasına çevirirdi. Azıcık bayatlayan ekmeği, tereyağında kavurur kahvaltıya nefis bir yiyecek hazırlardı. Hiçbir şeyi israf etmediğinden evi de her zaman bereketliydi.
Belki de asıl düşünmemiz gereken nokta bu: Bereket… Bugün dünyada milyonlarca insanın açlık çekiyor olmasının verdiği vicdan azabı bir yana, yeryüzünün kaynaklarını böyle sınırsızca tüketiyor olmanın bereketsizliğini yaşıyoruz. İsraf ve israfın neticesinde gelen bereketsizlik de dini gereğince anlamayışımızın, sünneti yerli yerinde uygulamayışımızın sonucu ortaya çıkan yaralar değiller mi?
“Yiyiniz içiniz ama israf etmeyiniz” diye emreden bir dine, iki gün arka arkaya arpa ekmeği yememiş, hurmadan ve sudan doyasıya tüketmemiş bir Resul’e rağmen israf edebilmek… O Peygamber ki bulamadığından değil, bulduğu halde başkalarının nefsini kendi nefsine tercih ettiği için yapmıştır bunu.
Bizler uzun uzadıya beslenme ve alışveriş listeleri oluşturuyoruz. Taşmak üzere olan alışveriş sepetleriyle çıkıyoruz süpermarketlerden. Buzdolabımızı bir tek yumurtayı koyacak yer kalmayana kadar dolduruyoruz. Kuru ve dondurulmuş erzaklarımızın miktarı, ülkede kıtlık çıksa bir ay tüm sokak sakinlerini doyurabilecek kadar…
İsrafla mücadeleyi ciddiye almalıyız. Döktüğümüz her yemeğin hesabını vereceğimiz gerçeğiyle yüzleşerek, kendi nefsimizde, ailemizde, iş yerimizde, çevremizde ve elimizin uzandığı, sözümüzün geçtiği her yerde yiyecek israfına karşı önlemler geliştirme çabası içinde olmamız duasıyla.
yayın : 12 Ağustos 12:42
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder