11 Ağustos 2013 Pazar

DİLİMİZDEN DE KAYBOLAN ŞÜKÜR

Dilimizden de kaybolan şükür

 Sare Şanlı
Anlamı üzerinde düşünmeden gelişigüzel kullandığımız sözler/cümleler hayatımızı biçimlendiriyor olabilir mi? Kelimelerin beynimize kodlandığına ve düşüncelerimize yön verdiğine inanıyorum.
Bir olay karşısında verilen tepkilerin nesilden nesile farklılık göstermesi dikkatimi çekiyor. Eskilerin bir sıkıntı anında “Allah” diye iç geçirişi ile, günümüz insanın derin “of” çekişini kıyaslıyorum ister istemez. Dertli de olsa, hasta da olsa nasılsın sorusunu “elhamdülillah iyiyim” diye cevaplayan neslin çocukları “eh işte, sürünüyoruz” cevabına nasıl geldi?
Hani şükür dilimizde derler ya, artık dilimizde de olmadığını görmek içimi acıtıyor. Şikayetçi olmayı bir alışkanlık haline getirdiğimizin farkında değiliz. İyi olduğumuzu söylemekten korkuyoruz adeta. Şükür sözcükleri tükendi. Dilde tükenen, kalptekini de alıp götürdü.
Bireyselleşme hastalığına tutulan, kendi hayatı ve kendi sorunları/istekleri/hedefleri üzerinde yoğunlaşıp başka varlıkların durumlarını gör(e)meyen insan şükürsüzlük bataklığına sürükleniyor en çok. Hayatta oluşunun sebepleri üzerinde gereğince düşünemeyince, dünyaya haddinden fazla bağlanınca, nefsindeki acziyeti fark edemeyince Allah’ın kendisine bahşettiği nimetleri de fark edemiyor.
Hz. Ali’nin “Nimetin artışı şükre bağlıdır. Şükür arttıkça nimet de artar. Kuldan gelen şükür kopmadıkça Allah’tan gelen nimet de artar.” sözünü her okuduğumda “şükür” kavramı kadar “nimet” kavramı üzerinde de tefekkür etmeye çalışıyorum. Nimetin ne olduğunu idrak etmeksizin şükrün anlaşılamayacağını ve gerçekleşemeyeceğini biliyorum.Bazen sağlık kadar hastalığın, zenginlik kadar fakirliğin, mutluluk kadar acının da nimet olabileceğini yaşadıklarım/gördüklerim/okuduklarım öğretiyor bana.
Yok mudur acele karar verdiğimiz, kendimizi ziyanda, sıkıntıda sandığımız fakat az bir zaman sonra bu durumun çok daha hayırlı şeyleri beraberinde getirmesini yahut bizi çok daha kötülerinden korumasını fark ederek akılsızlığımıza üzüldüğümüz anlar? Rabbinin hakkında verdiği kararı nimet olarak algılayabilmek de şükretmenin mertebelerinden olsa gerek bu yüzden. Nimetin kendisini görmek bir yana, nimeti bahşeden Rabbe karşı bir sorumluluk değil midir şükür?
“Ne kadar da az şükrediyorsunuz?” ayetinin Kur’an’da sıklıkla tekrar edilmesi, şükretmek ve bize verilen nimetler üzerinde düşünmek için özel vakit ayırmak gerektiğini anlatmıyor mu aslında? Durup düşünmediğimizden, ihmal ettiğimizden görmemeye başlıyoruz bize sunulan nimetleri. “Oyalanmak” üzerine kurduğumuz hayatta düşünmeye pek yer bırakmadık ne yazık ki.
Düşünmek ve akletmek farz. Dünyaya gönderilişimizin yegane amacının “kulluk etmek” olduğu bilincine varabilmek için düşünmek… Ancak kul olduğunu ve kendi acziyetinin karşısında Rabbinin azametini fark edebildiğinde bahşedilen nimet(ler)i fark eder ve Yaratıcıya şükreder insan. Bilmiyorum şükür kalbi mesken edince mi dilde de yer bulur yoksa dil şükretmeye alışınca mı kalp kapılarını şükre açar? Belki her ikisi de…
yayın : 29 Temmuz 10:19

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder