Aman çocuğum sıkılmasın!
Sare Şanlı
Çocukları boş kalmasın diye en çok uğraşan nesil bizler olduk gibime geliyor. Onları bilgisayar, tablet, telefon ve televizyon ekranlarından uzak tutmak endişesiyle beynimiz devamlı aktivite üretir halde geldi. Günleri saatleri planlıyoruz. Yeni oyunlar, faaliyetler öğrenmek için deli gibi araştırıyoruz. Sıkılmasınlar diye kendimizi parçalıyoruz.
İşimiz de zor, çünkü her gelen nesil daha fazla evcimen. Çocukların sokak hayatı ve dışarı aktiviteleri gitgide azalıyor. Kış mevsimi camdan bile bakmadan geçiren o kadar çok çocuk var ki. Soğuk günlerde oğlumu parka götürdüğümde, parktaki tek çocuk ve tek anne olmak, dışarıdan bakanlar açısından şöyle değerlendiriliyor olsa gerek: “Bu soğukta çocuğu hasta edecek!” Oysa sürekli evde duran çocuklar da hasta olmaktan kaçamıyorlar!
Çocukları parkta, sokakta oynatmayacaksak, yürütmeyecek, otobüse, minibüse bindirmeyecek, hayatı bizimle birlikte yaşamalarına izin vermeyeceksek, onların evde geçirdiği vakti nasıl eğlenceli ve öğretici hale getireceğiz? Yani dışarıdan nasibini alamayan çocuk dört duvar arasında nasıl çocukluğunu yaşayacak? Belki çoğunuz bu soruya “iyi ki yuvalar var” şeklinde cevap vereceksiniz. Çocuğu yuvaya giden bir anne olarak gördüm ki, her kurumun dışarıda bir oyun alanı olmasına rağmen çocuklar yuvada da dört duvar arasındalar. Türk annelerinin soğuk havaya olan hassasiyeti, parkta yaşanabilecek olası yaralanmalarla birleşince çocuklarımız yine kapalı alanlara mahkûm kalıyor. Kimi eğitim kurumları çocukların serbestçe oynamasına, etkinlikleri istediği gibi yapmasına müsaade ederken, çoğu eğitim kurumu ebeveynlerin de baskısıyla çocukları sıkı bir disiplin altında tutma ve devamlı yeni bir şeyler öğretme çabasında. (Çocukları yarıştırmaya ve eğitimi hem çocuk hem de ebeveyn için stres haline getirmeye yuva çağında başlıyoruz.)
Sahip olduğumuz imkânlar ve seçenekler ne yazık ki kafa karışıklığı yaratıyor. Onca kitabın, makalenin, uzmanın, websitesinin içinde doğru bilgiyi bulmakta zorlanıyoruz. Doğru olan çocukları yönlendirerek, disipline ederek, öğrenerek oynamalarını sağlamak mı yoksa serbest bırakmak yani doğal yollarla hayatı deneyimlemelerini sağlamak mı?
Daily Telegrapgh gazetesindeki bir makale çocukların bir yetişkinin desteği olmaksızın yetişkinleri taklit ederek oyun oynadıkları takdirde geliştiklerini söylüyor ve şayet yetişkinler çocukların oyunlarına müdahale ederse çocukların ileride kendilerine gerekli olan bağımsızlık ve dirençlilik gibi özelliklerden yoksun kalacaklarını ortaya koyuyor. Çocukların dışarı çıkmasının, farklı ortamlar görmesinin gerekliliği de yazıda vurgulanıyor. Ve tabi çocukların diğer çocuklarla oynaması, özellikle kendilerinden yaşça biraz daha büyük çocuklarla oynaması da gelişimleri için şart. (Bu da yuvalardaki handikaplardan biri, her çocuk kendisiyle tamamen aynı yaştaki çocuklarla bir arada eğitiliyor, büyüklerinden bir şeyler öğrenmesi imkânsız hale getiriliyor.)
Sokağa çıkarmadığımız, hayatı bizimle yaşamasına izin vermediğimiz, soğuktan, sıcaktan, mikroptan korumaya çalıştığımız çocuklarımızı evlerimizde haddinden fazla bunaltıyoruz. Bu bunalma bize can sıkıntısı ve hiçbir şeyden tatmin olmama, sürekli anneyi bunaltma şeklinde geri dönüyor. Biz anneler de çocuğu meşgul edecek faaliyet düşünüp duruyoruz. Peki, çocuklarımızı oyalamaya mecbur muyuz?
Geçenlerde Fatma Barbarosoğlu “Çocuklarımızın Canı Sıkkın” başlıklı bir yazı kaleme almıştı, bana kalırsa hepsi okunmalı ama ben son cümlelerden birini alıntılıyorum:
“Faaliyet ile çocuklarınızın can sıkıntısını gidermeye çalışmayın derim. Her faaliyet yeni bir can sıkıntısı doğurur. Çocuklarınıza mesuliyet veriniz.”
Hani eskiler sıkı can iyidir derlerdi ya, bırakalım çocuklarımız can sıkıntısıyla kendi kendilerine üretmenin, kendi kendilerine bir şeyler keşfetmenin tadını çıkarsınlar. Ancak, kendimiz ekran başında dizi izleyerek, sosyal medyada zamanı törpüleyerek çocuklarımızın kendi rotalarını bulmasını da beklemeyelim. Çünkü bizler nelerle meşgul isek, onlar bizi taklit ederek öğrenecekler.
http://www.telegraph.co.uk/women/mother-tongue/10636731/Half-term-school-holidays-Want-your-child-to-be-a-success-Quit-scheduling-and-let-them-play.html
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/FatmaKBarbarosoglu/cocuklarimizin-cani-sikkin/50132
yayın : 3 Mart 10:43
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder