İlginç bir diyet listesi
Sare Şanlı
Günümüz şartlarında bir insanın ince bir bedene sahip olması ve formunu koruması diğer dönemlere göre biraz daha zor. Çünkü yiyecek ve içecekte bu kadar çok çeşitliliğe ve bolluğa ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Zengininden fakirine çok yemek herkesin sorunu.
Kimi zaman çözüm olarak evde çok çeşit gıda bulundurmamak işe yarayabiliyor. Dolap boş olunca, elimizin altında atıştıracak bir şeyler bulamayınca mecburen ağzımızı kilitlemek zorunda kalıyoruz. Ancak dört bir tarafımız ağız sulandıran yiyeceklerle, tatlılar, tuzlular, yemişler, meyvelerle dolu olunca irade gösterip yememek neredeyse imkansız oluyor. Bizi çok yemekten alıkoyan şey kilo alma ve sağlımızı kaybetme endişesi oluyor.
Tıpkı yiyecek reklamları gibi, diğer birçok tüketim malzemesini de evimizdeyken internet sayfalarında, gazetelerde, televizyonda, kataloglarda sokağa çıktığımız anda reklam panolarında, mağazalarda, sağda solda her yerde durmaksızın görüyoruz. Üstelik her zaman bir kampanya, bir indirim, kredi kartına taksitler, cazip ödeme koşulları altında sunuluyorlar. Eskiyenden kurtulmamız, daha yeniyi, daha geliştirilmişi satın almamız, çünkü “buna değeceğimiz” söyleniyor. Daha önemlisi parayı nereye harcayacağımıza başkaları karar veriyor. Bize de şayet paramız varsa satın almaktan başka çare kalmıyor!
“İnsan artık elde edemeyeceği şeylerin daha çok farkında. Yazar Greg Easterbrook, parlak sayfalara basılmış pahalı şeylerin posta kutumuzu doldurmasına “katalog kaynaklı endişe” adını taktı. Bu tacizler sadece posta kutumuzla sınırlı kalmıyor, onları sürekli televizyonda, internette ve filmlerde de görmek zorunda kalıyoruz.”* (Bir alışveriş sitesine girip birkaç ürüne göz gezdirdiyseniz, o ürünlerin diğer sayfalarda “al beni” diyerek gözünüze sokulması bu endişeyi beslemiyor mu?)
Daha çok şey satın alabilmek için çalıştığımızın ne kadar farkındayız?
Yeni bir gömleğe daha ihtiyacımız olduğunu kim belirliyor, giyecek gömlek bulamamamız mı, yoksa kampanyalı satışlar mı? Hakikaten eskidiği için mi değiştiriyoruz eşyalarımızı yoksa sıkıldığımız, yeni modellere heves ettiğimiz için mi? İtiraf edelim bu zamanda pek az kimse tüketirken aklını ve vicdanını devreye sokmayı başarabiliyor. Taksitler, kampanyalar, seri sonu indirimleri düşünmeden satın almak gerektiği mesajını veriyor. Herkesin iyi giyinmesi, iyi model arabaya binmesi, evini iyi döşemesi bizi de bunları yapmaya mecbur tutuyor. Belli standartları yakalayamamak, reklamda, internette, televizyonda, işe gidip gelirken dükkânda gördüğü ürünleri satın alamamak tuhaf bir mutsuzluk oluşturuyor. (Zira satın alınan ürünle birlikte, yaşam tarzınızın da değişeceği mesajını alıyorsunuz.)
Haddinden fazla satın almanın etkileri, haddinden fazla yemek yemenin etkilerine kıyasla uzun bir süre içinde ortaya çıkıyor. Tatminsizlik, mutsuzluk, biriktirme hastalığı, müsriflik… Kendine karşı cömert ancak başkalarına karşı cimri(eskiyen eşyayı vermeyi cömertlikten saymayalım lütfen) kesilen insan yığınları oluşuyor. (Tüketmenin ekolojik ve ekonomik boyutu da cabası: su kaynaklarının tükenmesi, ormanlık alanların azalması, hava kirliliği, petrolün tükenmesi vs.)
Çözüm ne derseniz, tek seferde yutulacak ve iyileştirecek bir hap yok elimde. Ancak ilginç bir diyet hikâyem var. Yıllar önce kilo vermeye çalışan bir kadının diyet listesinin bir gazetede yayınlandığını hatırlıyorum. Bu liste diğer listelerden çok farklıdır. Listede yiyecek ve içeceklere dair hiçbir şeye rastlamıyorsunuz, bunun yerine kadının gün içinde yapacağı kimi sıradan kimi sıra dışı çok sayıda aktiviteyi görüyorsunuz. Neticede kadın, yemek yemeye kafa yormak yerine kendisini başka alanlara yönlendiriyor, yemekle ilgili endişe ve takıntısından kurtulmak için kendisine aşkın hedefler belirleyerek ve onları uygulayarak zayıflıyor. Benzer bir liste hepimize lazım, tüketim çılgınlığından, sürekli maddi eksikliklerimiz üzerinde düşünme hastalığımızdan ancak aşkın hedefler belirleyerek kurtulabileceğimizi düşünüyorum. Maddi ihtiyaçlarımızı haddinden fazla düşünmemek için, faydalı uğraşlar edinmek, kültürel ve manevi gelişimimize ağırlık vermek gerçekten etkili olabilir. Alışverişe harcadığımız vakti ve nakdi azaltabilmek için düşünmeye ve akletmeye ayırdığımız vakti artırmaya, düşünen ve akleden insanlarla bir arada olmaya, bize maddi ihtiyaçlarımızı durmadan hatırlatan medyanın gücüne karşı, manevi ihtiyaçlarımızı hatırlatacak dostlara ve vasıtalara ihtiyacımız var.
*Ben Nesli /Jean W. Twenge kaknüs yayınları syf 181
yayın : 10 Mart 10:24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder