Çocuğunuzla birlikte büyümek ve SİDOT Formülü
Sare Şanlı
Batı kaynaklı çocuk eğitiminin bize yeterince yardımcı olamayacağını düşündüğümden olsa gerek, bu konuda ağırlıklı olarak içimizden yazarları okumayı tercih ettim. Bizden birinin tavsiyeleri ve yöntemleri çocuklarımızı eğitirken bize daha faydalı olur diye düşündüm. Naomi Aldort’un “Çocuğunuzla Birlikte Büyümek” isimli kitabı tüm önyargılarımı silip süpürdü. Kitabın kapağında yazan “Çocuğunuzla ilişkinizi bir savaş olmaktan çıkarıp özgür ve keyifli bir deneyime dönüştürün.” cümlesi, ilerleyen sayfalarda farklı bakış açıları göreceğimin ve yazılanlardan faydalanacağımın sinyalini vermişti bile.
Üç çocuk annesi Aldort’u diğer yazarlardan ayıran nokta çocuğu eğitmekten çok anne ve babanın bizzat kendilerini eğitmelerine odaklanmalarını sağlamak. “Daha fazla öğrenmeye ve daha az öğretmeye cesaretiniz varsa, ebeveynlik olgunlaşmanızı ve büyümenizi sağlar.” [1] Bu cümleyi önemsedim çünkü yazar böylece anne babayı mükemmel bir öğretmen olma zorunluluğundan kurtarıyor. Çocuk kendi duygularını kendi tanıyıp, onlarla başa çıkmayı ebeveyninin yardımını almaktan ziyade kendi başına öğreniyor.
Aldort S.İ.D.O.T. adlı bir formülle, ebeveynlere sıkıntılı durumlarla başa çıkmanın en yumuşak yolunu gösteriyor.
S. -Sessizce kendi kendinize konuşarak kendinizi çocuğunuzun davranışından ve duygularından ayrı tutun.
İ. -İlginizi çocuğunuza yönlendirin.
D.- Dinleyin ve anlamaya çalışın.
O.- Onaylayın, kendi algılarınızı eklemeden onun duygu ve davranışlarını onaylayın.
T.- Teşvik edin, çocuğunuzun yolundan çekilip ona güvenerek üzüntüsünü çözümleyebilmesi için onu teşvik edin. [2]
Çocuklarımız tüm duygularımızı en yüksek dozda göstermekten çekinmediğimiz varlıklar ne yazık ki. Sevgimizi en son raddesinde gösterdiğimiz gibi, öfke ve kızgınlığımızı da aynı oranda gösteriyoruz. İstemeden yere süt döken çocuğumuza hiç düşünmeden tepki verip, bağırıp çağırıyor hatta vurabiliyoruz bile. Aldort’un SİDOT formülü ile olaya yaklaşırsak, durum çok farklı bir hal alabiliyor. Önce kendimize sessizce düşünmek ve soru sormak için zaman tanımamız gerekiyor. Çocuğumuz sütü bilerek mi döktü? Bu onun için bir oyun muydu? Ona bunu neden yaptığını sormayı denedik mi? Verdiği cevabı anlamaya çalıştık mı? Yaptığı hatayı kendisinin telafi etmesine olanak sağladık mı? Mesela eline bir bez verip, birlikte temizlemek gibi. “Evet” cevabını vermekte zorlandığınızı biliyorum. Tüm bunları yapmakta zorlanıyorsanız işte tam bu noktada Aldort’un bir diğer tavsiyesi: Sütü dökenin evinize gelen bir misafir olduğunu düşünmek ve çocuğunuza aynı kibarlık ve tahammülle davranmak. Elbette bunu yapmak kolay olmayacaktır, lakin ihtiyacımızı olan tek şey zamandır.
“Kızgın olduğumuzda genellikle gerçekleri anlamadan ve çocuğun davranışlarının ardındaki niyeti görmeden hemen sonuca atlarız. Çocuğun ilk sözleri söylemesini beklemek, öfkemizi dindirebilir ve duruma açıklık getirebilir. Eğer çocuğun kirlettiği yerleri temizlemenin, ona öfkeli olsak da olmasak da aynı süreyi aldığını hatırlasak, öfke anlarında ustalıkla ve sevgiyle hareket edebilmemiz daha kolaylaşır.” [3]
Çocukla kurmak istediğimiz bağın her iki tarafı da özgür bırakması gerekiyor. Annenin çocuğu bir türlü rahat bırakmaması, çocuğun yaptığı her davranışa müdahale etme ve onu düzeltmeye çalışma çabası çocuk açısından yaralayıcı olduğu gibi anne açısından da huzursuz edicidir. Ne yazık ki ebeveynler olarak çocuklarımız hep bizim istediğimiz gibi davransın, hata yapmasın, kafamızda belirlediğimiz ölçülere göre öğrensin ve şekil alsın istiyoruz. Bunu yaparken çocuklarımızı başka çocuklarla kıyaslamayı da ihmal etmiyoruz.
Oysa “Çocuğunuzdan sizin beklediğiniz bir hızda gelişmesini beklemek onu olduğu haliyle sevme kavramıyla çelişir çünkü o zaman çocuğun değeri sizin standartlarınıza ve zaman çizelgenize göre belirlenmiş olur. Oysa çocuğunuzu sevmek onun büyüme hızından mutluluk duymaktır böylece bu yolda ilerlerken kendisi olabilme özgürlüğünü hisseder, sizin standartlarınıza veya zaman çizelgenize göre yaşamadığı için sevginizden ve takdirinizden mahrum kalmaktan endişelenmez. “[4]
Ünlü düşünür Halil Cibran’ın da söylediği gibi çocuklarımızın bizim aracılığımızla dünyaya gelmiş olmaları onların beden ve ruhlarına sahip olabileceğimiz ve dilediğimiz gibi yönlendirebileceğimiz anlamına gelmiyor. Onları bir birey olarak kabul edip, tanımaya çalışmakla ve değiştirilemeyen özellikleriyle kabullenip, oldukları gibi sevmekle hem kendimizi hem de onları özgür bırakmış oluruz.
Unutmayalım “Yaradılış bir insanı büyütüp olgunlaştırma sorumluluğunu sizin ellerinize bırakmıştır. Bunu yaparken çocuğunuzu kendi yarattığınız bir esere dönüştürmeyin, bu onun kendi varlığının mucizesini yok etmekten başka işe yaramayacaktır.” [5]
- Çocuğunuzla Birlikte Büyümek/Naomi Aldort/Doğan Kitap/syf 21
- A.g.e. syf 29-30
- A.g.e syf 37
- A.g.e syf 63
- A
yayın : 2 Temmuz 10:37
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder