30 Eylül 2013 Pazartesi

İYİ ANNE/KÖTÜ ANNE

İyi anne/kötü anne

 Sare Şanlı
Nasreddin Hoca bir gün eşeğine binmiş gidiyor, oğlu da yanında yürüyormuş. Yolda birileri demiş ki: “Şuna bak koskoca adam eşeğe binmiş, el kadar çocuğu yürütüyor.” Hoca bunları haklı bulmuş ve oğlunu eşeğe bindirip kendisi yürümeye başlamış. Bir süre sonra başka birilerinin “Hale bak,” dediğini duymuş, “Çocuk eşeğe binmiş, yaşlı başlı babası yayan! Ayıp değil mi?” Hoca onlara da hak vermiş. Bu sefer ikisi birden eşeğe binmişler. Ama elin ağzı torba değil ki büzesin. Bu kez de “İki kişi zavallı hayvanın canını çıkarıyorlar!” dedikleri duyulmuş. Bunun üzerine hoca eşeği sırtına almış, yürümeye başlamış…
Bir çocuk dünyaya getirdiyseniz eğer, o kadar çok akıl vereniniz, o kadar çok karışanınız, eleştireniniz, hatalarınızı(?) düzeltmeye çalışanınız olur ki, elin ağzının büzülebilen bir torba olmadığını çok iyi anlarsınız.
Havanın soğuk olmasına aldırmadan çocuğunuzu/bebeğinizi parka çıkarırsınız, bir teyze size yaklaşır ve “o çocuk gözünden soğuk alır, üşütür, sen ne tecrübesiz annesin, hasta edeceksin çocuğu!” diye başlar sizi azarlamaya. Oldu ya çocuğunuz birkaç gün sonra cidden hastalandı. Bu defa yakın akrabalarınız, komşularınız, hatta belki eşiniz, anneniz kızacak size “Bak, çocuğu soğuğa çıkardın, hasta ettin, gözün aydın!” Oysa siz soğuk havanın hasta etmeyeceğini, çocukları sık sık temiz havaya çıkarmak gerektiğini okumuştunuz/dinlemiştiniz kitaplardan ve uzmanlardan. Çocuğu dışarı çıkarmasanız sizin içinize dert olacak, çıkarırsanız başkalarının!
2 yaşını doldurmuş çocuğunuzun altının hala bezli olduğunu parktaki teyzeler yahut bir gezmede karşılaştığınız tecrübeli anneler fark ettiyse yandığınızın resmidir. Siz tembel bir annesiniz, hiç çocuğun tuvalet eğitimi 2 yaşına bırakılır mı? Kendileri çocuklarına 1 buçuk yaşına gelmeden nasıl tuvalet eğitimi verdiklerini övüne övüne anlatırken, siz de bilimsel kaynaklardan okuduğunuz “çocuğu tuvalet eğitimi döneminde sakın baskılamayın, çocuk kendini hazır hissetmeden bu eğitime başlamayın” paragraflarını hatırlayacaksınız. Uzmanların dediklerine, kitaplarda okuduklarınıza güvenseniz de, tembel anne olmakla suçlanmak annelik gururunuzu incitecek elbette…
Bir ev ziyareti esnasında söze “ben çocuğumu öyle iyi terbiye etmiştim ki, bir gezmeye gittiğimiz zaman sessizce yanımda durur, ben kalkana kadar da kıpırdamadan, ağzını açmadan otururdu yavrum” diye başlayan hanımı dinlerken, çocuğunuzun misafir gittiğiniz evin mutfak çekmecesinden aldığı kepçe ile masaya vurarak çıkardığı gürültüler “çocuk keşfetsin, öğrensin, evinizi çocuğunuzun rahatına ve eğitimine göre dizayn edin, çocuğunuzdan uslu uslu oturmasını beklemeyin, bırakın yaramazlık da yapsın” diyen uzmanların seslerine karışacak. Çocuğun elinden telaşla kepçeyi(yada daha alakasız her hangi bir şeyi) alıp, onu neyle ve nasıl oyalamanız gerektiğini bir türlü bilemeyeceksiniz.
Şiddet içeren hiçbir televizyon programı izlememenize, çocuğunuza şiddet uygulamak şöyle dursun sesinizi dahi yükseltmemenize rağmen diğer çocuklarla kavga eden, onlara bağıran, itip kakan çocuğunuz yüzünden “çocuğunu eğitemeyen anne” damgası yemek, yahut “aa benim yavrum çok barışçıl bir çocuktur, kimseyle kavga etmez” kıyaslamalarıyla küçümsenmekten kurtulamayacaksınız. Tüm bu davranışların dönemsel olduğunu, belli bir yaşı geçince büyük ihtimalle düzeleceğini anlatamayacaksınız. Benzer şekilde oyuncaklarını paylaşmayan çocuğunuzun, paylaşma yetisini üç yaşından önce edinemeyeceğini de izah edemeyeceksiniz.
Zayıf ve orta boylu çocuğunuzun sağlıklı besinlerden azar azar yediğini siz bilseniz de, ona iyi bakmamakla suçlanacaksınız gizliden gizliye. Uzun boylu ve yapılı çocukların anneleri, sanki çocuklarının yaratıcılarıymışçasına “ben ona yemek yedirmek için çok uğraşıyorum, günde üç çeşit çorba yapıp, kemik suyunda makarna pişiriyorum” dediklerinde içten içe kendinizi yetersiz bulduğunuz zamanlar olacak.
Verilecek daha yığınla örnek var. Her çocuğun birbirinden farklı oluşu gibi, her anne de birbirinden farklıdır. 
Annenizin sizi büyüttüğü gibi çocuğunuzu büyütmekle kitapların ve uzmanların açıklamalarıyla hareket etmek arasında gider gelirsiniz sık sık. Aslında siz de fena yetişmemişsinizdir; hem ruhen hem bedenen sağlıklısınızdır; lakin kendinizde ve çevredeki yetişkinlerde gördüğünüz eksiklik-fazlalıklar olmasın istersiniz kendi yetiştirdiğiniz evladınızda. 
Elinizden gelenin en iyisini yapsanız da sonuç beklediğiniz gibi olamayabilir üstelik. Kusursuz olmayan bir varlığın yetiştirdiği bir diğer varlıktan kusursuz olmasını beklemek ne kadar mantıklı olabilir? 
Çocuğunuzu eğitirken/büyütürken kendinizi de eğittiğinizin farkına vararak, bu süreci öğrenme ve tecrübe edinme aşkıyla yaşamak en sağlıklı bakış açısı olacaktır. Eskilerin tecrübelerini tamamen göz ardı etmek sağlıklı olmamakla beraber, çocuk eğitimine ilişkin kitapları okumak mutlaka gereklidir. Kitaplar okumasını bilene nimettir, zira tüm insanlık olarak uymak sorumluluğunda olduğumuz bir “Kitap” var. Emek ile oluşturulmuş kitapların yardımcılığında “Kitab’a uygun nesiller” yetiştirebilmek duasıyla…
yayın : 9 Eylül 10:32

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder