Parasız Kalma Korkusu
Mevcut sistemin başrol oyuncusu Batı, oluşturduğu vahşi kapitalist sistemin insanlarını da bu sisteme eksiksiz bir şekilde ayak uyduracak şekilde tasarlamaya çalıştı.
Batı öylesine bencil bir insan tipi yarattı ki, bu insan tipi kendi ihtiyacından başka kimsenin ihtiyacına ilgi göstermediği gibi maddi olarak kendisine zarar veya faydası yoksa, dünyada olup biten hiçbir şeyle de ilgilenmez.
Batılıya savaştan, açlıktan, küresel sorunlardan, doğal afetlerden, işkenceden ve sefaletten bahsetmeyin sakın. Tüm bunlar ona tepki veremeyeceği kadar uzaktadır. Başka dünyalarda başka insanların yaşadıklarından ibaret böylesi uzak sorunlara kayıtsız kalacaktır. Daha somut bir korkusu vardır çünkü.
Onun gerçekten korktuğu tek şey vardır: Günün birinde parasız kalmak!
Nitekim bu korku onu, hayatını hep garanti altına alma çabası içine itti. Durmadan biriktirmesi, ilerisini, en çok da yaşlılığını(en işe yaramaz, para kazanamaz dönemini) düşünmesi gerektiğini telkin etti. Kendini böylesine fazla önemsemesi ve düşünmesi başkalarının sorunlarına ilgisiz kalmayı öğretti ister istemez Batılıya. Yaşadığı dünyayı “kendisi için” cennete çevirme telaşından, başka insanların içinde yaşadığı cehennemin ateşini hiç göremedi. Hayatının merkezine oturttuğu muazzam benlik ona, kendisinden ve kendi rahatından daha önemli bir şeyin olamayacağını bağıra bağıra söyledi durdu. Bu rahatı kaybetmemek için asla parasız kalmamalıydı, ne olursa olsun parası olmalıydı.
Batı yıllardır “parasız kalma korkusu” içinde debelenip duran insanlar üretmekle kalmadı, aynı zamanda bu korkuyu tüm dünyaya ihraç etti. (Aslında hala ihraç etmeye devam ediyor)
İşin en üzücü tarafı bu korkudan Müslüman toplumların da nasibini alması oldu. Onlar da yaşam standartlarını yükseltmek, zenginleşmek ve günün birinde parasız kalmamak için hırsla çalışmaya başladı.
Hayatı garanti(!) altına almak, bir ev sahibi olmak ve devletten emekli maaşı almakla özdeşleştirilince, Müslüman, Rabbinin rahmetini aramak ve ona güvenmek yerine devlete sırtını dayamanın yollarını aradı durdu.
Benmerkezcilik Müslümanlar arasına sirayet etmeye başlayınca ümmet bilinci düşüncelerden, yüreklerden silinmeye başladı. Böylesi bir bencilleşme, yalnızca kendi ihtiyaç ve konforunu düşünme sonucunda Müslümanlar da, dünyada olan biten hadiselere ilgisiz kalmayı tercih etti.
Kendi öz kardeşlerinin başına gelen acı hadiselere kulaklarını tıkadılar. Haberleri dinlemez, gazeteleri okumaz oldular. Böylece başkalarının sıkıntılarını görmeyerek suçluluk duygusundan kurtulacaklarını ve sorumluluğu üzerlerinden atacaklarını düşündüler.
Dünyaya hırsla bağlanmak ölümü ve hesap gününü, sadece kendinden değil, tüm insanlıktan sorumlu olduğunu unutturdu Müslümanlara.
Batılı gibi düşündü, batılı gibi inandı ve yaşamaya başladı Müslüman. Para kazanıp rahat bir hayat sürebilme derdine düştüğü anda, ilk önce kul olma bilincini kaybetti. Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile kardeşlerini nefislerine tercih eden Müslümanların yerini kardeşlerinin ihtiyaçlarını görmezden gelerek, kendi ihtiyaçlarını sınırsızca önceleyen modern Müslümanlar aldı.
Oysaki Müslüman, “insan insanın kurdudur” diyen bir kültüre karşı “Müslüman Müslümanın kardeşidir” diyen bir medeniyete sahiptir. Bu yüzden Batının değerlerini sorgulamadan kabul etmek yerine, niçin yaratıldığının ve nasıl bir “kul” olması gerektiğinin bilincine varmalı ve rızkın Allah’tan geldiğini idrak etmelidir.
Son Güncelleme Bugün | 14:52Batı öylesine bencil bir insan tipi yarattı ki, bu insan tipi kendi ihtiyacından başka kimsenin ihtiyacına ilgi göstermediği gibi maddi olarak kendisine zarar veya faydası yoksa, dünyada olup biten hiçbir şeyle de ilgilenmez.
Batılıya savaştan, açlıktan, küresel sorunlardan, doğal afetlerden, işkenceden ve sefaletten bahsetmeyin sakın. Tüm bunlar ona tepki veremeyeceği kadar uzaktadır. Başka dünyalarda başka insanların yaşadıklarından ibaret böylesi uzak sorunlara kayıtsız kalacaktır. Daha somut bir korkusu vardır çünkü.
Onun gerçekten korktuğu tek şey vardır: Günün birinde parasız kalmak!
Nitekim bu korku onu, hayatını hep garanti altına alma çabası içine itti. Durmadan biriktirmesi, ilerisini, en çok da yaşlılığını(en işe yaramaz, para kazanamaz dönemini) düşünmesi gerektiğini telkin etti. Kendini böylesine fazla önemsemesi ve düşünmesi başkalarının sorunlarına ilgisiz kalmayı öğretti ister istemez Batılıya. Yaşadığı dünyayı “kendisi için” cennete çevirme telaşından, başka insanların içinde yaşadığı cehennemin ateşini hiç göremedi. Hayatının merkezine oturttuğu muazzam benlik ona, kendisinden ve kendi rahatından daha önemli bir şeyin olamayacağını bağıra bağıra söyledi durdu. Bu rahatı kaybetmemek için asla parasız kalmamalıydı, ne olursa olsun parası olmalıydı.
Batı yıllardır “parasız kalma korkusu” içinde debelenip duran insanlar üretmekle kalmadı, aynı zamanda bu korkuyu tüm dünyaya ihraç etti. (Aslında hala ihraç etmeye devam ediyor)
İşin en üzücü tarafı bu korkudan Müslüman toplumların da nasibini alması oldu. Onlar da yaşam standartlarını yükseltmek, zenginleşmek ve günün birinde parasız kalmamak için hırsla çalışmaya başladı.
Hayatı garanti(!) altına almak, bir ev sahibi olmak ve devletten emekli maaşı almakla özdeşleştirilince, Müslüman, Rabbinin rahmetini aramak ve ona güvenmek yerine devlete sırtını dayamanın yollarını aradı durdu.
Benmerkezcilik Müslümanlar arasına sirayet etmeye başlayınca ümmet bilinci düşüncelerden, yüreklerden silinmeye başladı. Böylesi bir bencilleşme, yalnızca kendi ihtiyaç ve konforunu düşünme sonucunda Müslümanlar da, dünyada olan biten hadiselere ilgisiz kalmayı tercih etti.
Kendi öz kardeşlerinin başına gelen acı hadiselere kulaklarını tıkadılar. Haberleri dinlemez, gazeteleri okumaz oldular. Böylece başkalarının sıkıntılarını görmeyerek suçluluk duygusundan kurtulacaklarını ve sorumluluğu üzerlerinden atacaklarını düşündüler.
Dünyaya hırsla bağlanmak ölümü ve hesap gününü, sadece kendinden değil, tüm insanlıktan sorumlu olduğunu unutturdu Müslümanlara.
Batılı gibi düşündü, batılı gibi inandı ve yaşamaya başladı Müslüman. Para kazanıp rahat bir hayat sürebilme derdine düştüğü anda, ilk önce kul olma bilincini kaybetti. Kendileri ihtiyaç içinde olsalar bile kardeşlerini nefislerine tercih eden Müslümanların yerini kardeşlerinin ihtiyaçlarını görmezden gelerek, kendi ihtiyaçlarını sınırsızca önceleyen modern Müslümanlar aldı.
Oysaki Müslüman, “insan insanın kurdudur” diyen bir kültüre karşı “Müslüman Müslümanın kardeşidir” diyen bir medeniyete sahiptir. Bu yüzden Batının değerlerini sorgulamadan kabul etmek yerine, niçin yaratıldığının ve nasıl bir “kul” olması gerektiğinin bilincine varmalı ve rızkın Allah’tan geldiğini idrak etmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder