Dizilerdeki Sahte Hayatlar
Kabul etmeli ki, diziler günümüz insanının yoğun ve sıkıcı rutininin dışına çıkabildiği, zihnini dinlendirdiği, stresini attığı en yaygın aktivite oldu. Ben dizi izlemiyorum diyenlerin bile göz ucuyla takip ettiği bir dizi muhakkak var.
Yalnız yerli dizilerle ilgili bir sorun olduğu aşikar. Nitekim bu konuda epey yazıldı çizildi. Yabancı dizileri eleştirirken, yerli yapımı diziler de onlara benzemeye başladı. Yabancı yapımları oyuncuların, mekanın ve hayatların bize zaten yabancı olduğunu kabul ederek izliyorduk. Peki Türk yapımlarında da aynı yabancılığı çekmemize ne demeli?
Oyuncular ortalama Türk insanını ne kadar yansıtıyor? Bir sokaktaki Türk kadınına bakın, bir de uzun boylu, incecik, abartılı makyajlı ve alabildiğine şık dizi oyuncusu kadına!
Makyajı hiç silinmeyen, fönlü saçları asla bozulmayan, alabildiğine alımlı giyinen bayan oyuncular gerçekçilikten hayli uzak. Mükemmele yakın tasvir edilen görselliklerinin yanı sıra, makam mevki sahibi ve cüzdanı hayli kabarık erkek oyuncuların durumu da hiç farklı değil.
Karakterler öyle konutlarda hayat sürüyorlar ki, bu konutlar hiç de sıradan ufak tefek daireler değil bilakis geniş ve konforlu konaklar ve villalar. Bu evleri seyrederken nerede olduklarını düşünmeden edemiyor insan. Hele evlerin sürekli derli toplu oluşu, “bu evler hiç dağılmaz mı, tozlanmaz mı, bunları kim temizler?” sorularını sorduruyor. (Cevap: elbette uşaklar, yardımcılar, gündelikçi kadınlar!)
Zaten dizi karakterlerinin her daim paraları var. Ne iş yapıyorlar nasıl bu kadar kazanıyorlar bu konu yapımlarda asla işlenmiyor ama bir şekilde istedikleri gibi tüketebiliyorlar. Kimi holdinglerde çalışıyor, işe gitmiyor ama para sürekli onlara akıyor.
Dizİlerdeki çoğu genç kız ve genç erkek ailesinden ayrı bir evde yaşıyor. Aileden bağımsız yaşayan bu genç bireyler, evlerine karşı cinsten arkadaşlarını diledikleri gibi davet edip aşk(?) yaşayabiliyorlar. Zaten yansıtılan birlikteliklerin çok büyük kısmı nikahsız. Hayli geniş mezhepli konu komşu da bu duruma hiç tepki vermiyor. Sahi nerede bu ayrı evlerde oturan gençler? En azından ben kendi sokağımda hiç rastlamadım!
Karakterlerin en önemli vazifesi ise aşık olmak. Mümkünse en olmaz ve en ahlaksız şekilde aşık oluyor ve vakit kaybetmeden birlikte oluyorlar. Para zaten bir şekilde avuçlarına aktığından bir hayat mücadelesi vermek durumunda da kalmıyorlar. Kültürel ya da sosyal faaliyetlerde bulunmaya en ufak bir ihtiyaç duymadıklarından olsa gerek, alternatif bir aktivite olarak aşık olmaktan başka seçenekleri de kalmıyor. Bir tek aşkla yetinen karakter bulmak neredeyse imkansız. Karakterler birbirleriyle kombine aşklar yaşamaktan son derece memnun, dizinin sonlarına doğru birbiriyle eşleşmeyen çift kalmıyor!
Amerikan yapımlarında kilise, papaz gibi dini öğeler bir şekilde yer alıyor. Bizim yapımlarımız dini öğelerden mümkün olduğunca arındırılmış durumda. Ola ki dini bir öğe verilecekse, örneğin bir imam karakteri mevcut ise, çizilebilecek en kötü şablon oluşturuluyor, negatif imgelerle bezenmiş bir din olgusu sunuluyor. Namaz kılan, oruç tutan yahut dini vecibeleri uygulamaya çalışan insan tipi görmek pek mümkün değil. Olanlar da ancak hayli yaşlı kişiler yahut alt tabakadan insanlar.
Yanlış ve bozuk bir düşünce yapısı kazınıyor bilinçaltımıza sinsice. Yani sen de böyle evlerde yaşamalısın, cebinde her zaman paran olmalı, güzel/yakışıklı olmalısın, aşık olmalı ve sınır tanımamalısın, zaten normal olan bunlardır bunun dışında kalmamalısın mesajı veriliyor. Dini inanca, kültürel bilince, tahsile, eğitime de ihtiyacın olmadığı söylenmeye çalışılıyor.
Elbette sonunda hayatını dizilerdeki hayatlara benzetmek için çabalayan, kendini dizi karakterleriyle özdeşleştiren yolunu şaşırmış ve hayali bir çaba içinde debelenen tuhaf bir insan türü çıkıyor.
Diziler aracılığıyla toplumun ahlaki değerleri çürütülüyorsa, yeniden inşa edilebilir de. Son zamanlarda sayıları çok az olsa da daha bizden yapımlarla da tanışmaya başladığımız söylenebilir. Dizi izleme oranının hayli yüksek olduğu ülkemizde, izleyicinin dizi izlemekten kolay kolay vazgeçmeyeceği gerçeğini kabul ederek, ortalama insanın hayatından kesitler sunan, dini öğeleri barındıran, ahlaki kriterleri olan dizilerin yayınlanmasının önemli bir adım olduğu düşüncesindeyim.
İnşallah dini hassasiyetleri olan kesim de bu eksikliği ve ihtiyacı fark ederek dizi ve film sektöründe bir şeyler yapma çabası içine girer. Buradan kastım, ille de peygamber, sahabe yahut büyük Müslüman şahsiyetlerin hayatlarını konu edinen yapımlar değil, zira bu tür yapımlar sayıları az da olsa mevcut. Asıl ihtiyacımız olan, günümüzde inancı doğrultusunda yaşamaya çalışan ahlaklı insanların hayat mücadelelerini ve karşılaştıkları sıkıntıları yansıtan, fikir veren ve hatta yol gösteren yapımların ekranlarda yer almasıdır.
Son Güncelleme 10 Aralık 2012 | 16:24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder