13 Aralık 2012 Perşembe

DÖRT DÖRTLÜK KADIN MIYIM?

DÖRT DÖRTLÜK KADIN MIYIM?

  Kadınlar birbirini çekemez, kıskanır, gerek yüzüne karşı gerek arkasından acımasızca eleştirir sanırız ya, aslında kadınlar birbirini abarta abarta övmeyi de iyi bilir. Çok takdir edilen, diğer kadınların abartılı övgülerine mazhar olan kadınlar da vardır. Bu kadınlar her işin üstesinden ustalıkla gelen “dört dörtlük” kadınlardır.



Bu mükemmel ötesi kadınların her daim üç beş çeşit lezzetli yemekleri bulunur, evleri tertemiz ve düzenli yani çiçek gibidir. Ev işlerindeki ustalıklarının ve aşçılıklarının üstüne çoluk çocuk sahibi olup bir de onların bakımını üstlenirler. Çat kapı gitseniz bile mutfaklarını, banyolarını, odalarını dağınık ve pis görmezsiniz. Bir saat içinde taze çayın yanında üç-dört çeşit yiyecekle çıkıverirler önünüze.


Bunca işin üstesinden geldikleri gibi, üstleri başları da düzgündür. Gayet bakımlı oldukları gibi yaptıkları doğumlara rağmen ideal kilodadırlar. Dantel, örgü, ahşap boyama gibi el becerileri olanları da yok sanmayın.


Daha ileri versiyonları, tüm bu becerilerinin üstüne bir de çalışır. Hatta çalışmasına rağmen eve yardımcı kadın almaz, tüm işlerin üstesinden tek başına gelir. O mükemmel bir ev hanımı, aşçı, anne, eş ve çalışandır. Tıpkı elinde beş-altı topu aynı anda çeviren jonklor gibi, birçok işi bir başına becerir. Bu yüzden de övgüyü hak eder, örnek gösterilir, abartarak anlatılır kadınlar arasında. Nasıl takdir edilmez onca işi tek başına başaran bir kadın! İtirazım yok.

Lakin ben bu takdirin arkasında gizli bir kıyas, bir yargılama, bir mahkumiyet görürüm. Mükemmel kadını öyle bir tasvir eder, öyle kabullenir ve örnek gösteririz ki, diğer kadınlar kendini hep onunla kıyaslar ve onun gibi olamayınca da bir yerlerde eksik kaldıklarını düşünürler.

Bebeğim henüz üç aylıkken yaşadığım sıkıntıları hatırlıyorum. Eminim birçok kadın hayatın belli dönemlerinde benim yaşadıklarımı yaşamıştır. Ne evin temizliğini yetiştirebiliyordum, ne de yemek yapabiliyordum. Üstelik üstüm başım pek rezil pek dağınık haldeydi, hele doğum sonrası kiloları söylemek dahi istemiyorum. Kısacası takdir edilecek hiçbir yanım yoktu, dört dörtlük kadından öyle uzaktım ki… Daha önce methini duyduğum o kadın gibi olmama imkan yoktu ve bu bana kendimi çok kötü hissettirmişti o zamanlar.

Durum birçok kadın için aynı; işleri yetiştirememek, bir yerde hep eksik kalmak, pek çok işi bir arada kotaramamak, vakit yetirememek… 
Bu şekilde kendimizi mükemmelliğe mahkum ediyoruz. Her şeyi yetiştirmek zorunda olduğumuza inandırıyoruz birbirimizi. Kıyaslayarak, örnek göstererek, haddinden fazla överek kendi eksikliğimize üzülüyoruz.

Sorular tam bu noktada sorulmalı. Her şeyi yetiştirmek zorunda mıyız? Evi her an tertemiz tutamamak, bir tencere yemekten fazlasını yapamamak eksiklik midir? Acaba öncelik evin kendisinde mi olmalı, yoksa “yuva”da mı? Evimizin temizliği ve düzeni hayatımızı kolaylaştırmak için mi sağlanmalı, zorlaştırmak ve dert edinmek için mi? Yemek karın doyurmak ve beslenmek için mi yapılmalı, hamaratlığı ispatlamak için mi?

Dört dörtlük kadın olmayı hedeflediğimiz kadar, dört dörtlük kul olma hedefini de taşıyıp bu yolda gayret gösteriyor muyuz? Zihnimizde, kalbimizde, bedenimizde kul olma endişesi taşıyor muyuz? Zira kadın, kadın olma, anne olma, eş olma, çalışan olma gibi tüm vasıflara sahip olmadan önce “kul” olmayı hedeflemiyorsa eksiktir, bir hayli eksiktir üstelik. Mükemmel kadını oynarken, ibadetleri bu oyunculuktan olumsuz yönde etkileniyorsa-ki bu mümkündür- kadın, diğer kadınların takdirini kazanırken Rabbinin rızasını kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Kadınlık vazifeleri açık ara ön plana çıkınca, asıl hedefler olan ilimle uğraşma, ilim öğretme, kişisel yetenekleri geliştirme, başka insanlara faydalı olma illaki ihmal edilecektir.

O halde kadının hedef sıkıntısı olduğunu söyleyebiliriz. Her insan gibi kadının da hedefleri olmalıdır. Ben Müslümanım diyen kişi için bu hedefler açıkça belirtilmiştir zaten.  İnandığı değerler uğrunda çabalamak, Yaradan Rabbin adıyla okumak, insanları hak olana çağırmak ve bu alanda çalışmak, İslamın mesajlarını tüm insanlığa ulaştırmak… Kadın olunca bu görevlerden muaf tutulmuyoruz ki! Yani “Evimin işlerini mükemmel yapınca, dört dörtlük kadın olunca bu yükümlüler üzerimden düşer, ben zaten kendime düşeni yapıyorum” diyemez Müslüman kadın.

Zaten böylesi ulvi ve aşkın hedef ve vazifeler dururken, sonu gelmeyen, nankör ev işlerinin ve mutfağın esareti altında mükemmel kadın olma çabası nafile bir uğraş olmaz mı?

sareyildiz@gmail.com
Sare Şanlı



2012-12-13 13:50:10

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder