DÖRT DÖRTLÜK KADIN MIYIM?
Kadınlar birbirini çekemez, kıskanır, gerek yüzüne karşı gerek
arkasından acımasızca eleştirir sanırız ya, aslında kadınlar birbirini
abarta abarta övmeyi de iyi bilir. Çok takdir edilen, diğer kadınların
abartılı övgülerine mazhar olan kadınlar da vardır. Bu kadınlar her işin
üstesinden ustalıkla gelen “dört dörtlük” kadınlardır.
Bu mükemmel
ötesi kadınların her daim üç beş çeşit lezzetli yemekleri bulunur,
evleri tertemiz ve düzenli yani çiçek gibidir. Ev işlerindeki
ustalıklarının ve aşçılıklarının üstüne çoluk çocuk sahibi olup bir de
onların bakımını üstlenirler. Çat kapı gitseniz bile mutfaklarını,
banyolarını, odalarını dağınık ve pis görmezsiniz. Bir saat içinde taze
çayın yanında üç-dört çeşit yiyecekle çıkıverirler önünüze.
Bunca
işin üstesinden geldikleri gibi, üstleri başları da düzgündür. Gayet
bakımlı oldukları gibi yaptıkları doğumlara rağmen ideal kilodadırlar.
Dantel, örgü, ahşap boyama gibi el becerileri olanları da yok sanmayın.
Daha ileri versiyonları, tüm bu
becerilerinin üstüne bir de çalışır. Hatta çalışmasına rağmen eve
yardımcı kadın almaz, tüm işlerin üstesinden tek başına gelir. O
mükemmel bir ev hanımı, aşçı, anne, eş ve çalışandır. Tıpkı elinde
beş-altı topu aynı anda çeviren jonklor gibi, birçok işi bir başına
becerir. Bu yüzden de övgüyü hak eder, örnek gösterilir, abartarak
anlatılır kadınlar arasında. Nasıl takdir edilmez onca işi tek başına
başaran bir kadın! İtirazım yok.
Lakin ben bu takdirin arkasında
gizli bir kıyas, bir yargılama, bir mahkumiyet görürüm. Mükemmel kadını
öyle bir tasvir eder, öyle kabullenir ve örnek gösteririz ki, diğer
kadınlar kendini hep onunla kıyaslar ve onun gibi olamayınca da bir
yerlerde eksik kaldıklarını düşünürler.
Bebeğim
henüz üç aylıkken yaşadığım sıkıntıları hatırlıyorum. Eminim birçok
kadın hayatın belli dönemlerinde benim yaşadıklarımı yaşamıştır. Ne evin
temizliğini yetiştirebiliyordum, ne de yemek yapabiliyordum. Üstelik
üstüm başım pek rezil pek dağınık haldeydi, hele doğum sonrası kiloları
söylemek dahi istemiyorum. Kısacası takdir edilecek hiçbir yanım yoktu,
dört dörtlük kadından öyle uzaktım ki… Daha önce methini duyduğum o
kadın gibi olmama imkan yoktu ve bu bana kendimi çok kötü hissettirmişti
o zamanlar.
Durum birçok kadın için aynı;
işleri yetiştirememek, bir yerde hep eksik kalmak, pek çok işi bir arada
kotaramamak, vakit yetirememek…
Bu
şekilde kendimizi mükemmelliğe mahkum ediyoruz. Her şeyi yetiştirmek
zorunda olduğumuza inandırıyoruz birbirimizi. Kıyaslayarak, örnek
göstererek, haddinden fazla överek kendi eksikliğimize üzülüyoruz.
Sorular tam bu noktada sorulmalı.
Her şeyi yetiştirmek zorunda mıyız? Evi her an tertemiz tutamamak, bir
tencere yemekten fazlasını yapamamak eksiklik midir? Acaba öncelik evin
kendisinde mi olmalı, yoksa “yuva”da mı? Evimizin temizliği ve düzeni
hayatımızı kolaylaştırmak için mi sağlanmalı, zorlaştırmak ve dert
edinmek için mi? Yemek karın doyurmak ve beslenmek için mi yapılmalı,
hamaratlığı ispatlamak için mi?
Dört dörtlük kadın olmayı
hedeflediğimiz kadar, dört dörtlük kul olma hedefini de taşıyıp bu yolda
gayret gösteriyor muyuz? Zihnimizde, kalbimizde, bedenimizde kul olma
endişesi taşıyor muyuz? Zira kadın, kadın olma, anne olma, eş olma,
çalışan olma gibi tüm vasıflara sahip olmadan önce “kul” olmayı
hedeflemiyorsa eksiktir, bir hayli eksiktir üstelik. Mükemmel kadını
oynarken, ibadetleri bu oyunculuktan olumsuz yönde etkileniyorsa-ki bu
mümkündür- kadın, diğer kadınların takdirini kazanırken Rabbinin
rızasını kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Kadınlık vazifeleri açık
ara ön plana çıkınca, asıl hedefler olan ilimle uğraşma, ilim öğretme,
kişisel yetenekleri geliştirme, başka insanlara faydalı olma illaki
ihmal edilecektir.
O halde kadının hedef sıkıntısı
olduğunu söyleyebiliriz. Her insan gibi kadının da hedefleri olmalıdır.
Ben Müslümanım diyen kişi için bu hedefler açıkça belirtilmiştir zaten.
İnandığı değerler uğrunda çabalamak, Yaradan Rabbin adıyla okumak,
insanları hak olana çağırmak ve bu alanda çalışmak, İslamın mesajlarını
tüm insanlığa ulaştırmak… Kadın olunca bu görevlerden muaf tutulmuyoruz
ki! Yani “Evimin işlerini mükemmel yapınca, dört dörtlük kadın olunca bu
yükümlüler üzerimden düşer, ben zaten kendime düşeni yapıyorum” diyemez
Müslüman kadın.
Zaten
böylesi ulvi ve aşkın hedef ve vazifeler dururken, sonu gelmeyen, nankör
ev işlerinin ve mutfağın esareti altında mükemmel kadın olma çabası
nafile bir uğraş olmaz mı?
sareyildiz@gmail.com
Sare Şanlı
2012-12-13 13:50:10
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder