21 Aralık 2012 Cuma

KİTAP OKUYUCUSUNUN ZİHNİNDEKİ ENGELLER


Kitap Okuyucusunun Zihnindeki Engeller


etiketler: sare şanlı kitap kitap okuma
Bu sıralar “kitap okumak” üzerinde düşünüyorum. Eskiden “boş zamanlarında ne yapıyorsun?” sorusuna verilebilecek en prestijli cevap “kitap okurum” cevabıydı. Şimdi okumanın sadece boş zaman meşgalesi olamayacağı, kişinin buna hususi bir zaman ayırması gerektiği konusunda herkes mutabık. Yani bir şekilde hepimiz okumamız gerektiğini biliyoruz ve elimizden geldiğince okumaya gayret ediyoruz. Lakin sorun neyin okunması gerektiği noktasında düğümleniyor.
Kitap okuyanların oluşturdukları bloglara, çok satan ve reklamı iyi yapılan kitaplara bakıyorum da, çoğu abur cubur bilgiler veren popüler kişisel gelişim serilerinden, ucuz romanlardan, başarı ve kazançsetlerinden oluşuyor. Yani çabucak tüketilip anlık doyum sağlayan ve kısa bir süre sonra tekrar acıktıran fast food kitaplar okunuyor!
Okumak için çok fazla seçenek var gibi görünse de bu tür kitaplar hemen hemen birbirinin aynı. Çok okuyorum zanneden kişi aslında aynı gereksiz bilgileri tekrarlayıp duruyor. Evet, bir şekilde okuma alışkanlığı sağlanıyor, çantalarda kitap taşınıyor ama bu defa insanlar kitaplarla oyalanır hale geliyor.
Belli sahalarda yayınlanan kitapların büyük çoğunluğu çok satmak amacıyla kaleme alınan, çokça reklamı yapılan popüler kitaplardan oluşuyor. Ne kadar zor olsa da popüler kitapları okumak yerine, kişinin ilgi alanına ve çalışma sahasına yönelik ‘kaynak eserleri’ okumasının daha yerinde ve yararlı olacağı kanısındayım. Rastgele yapılan seçimlerin aksine, belli bir hedefe yöneltilen okuma kişiye ciddi bir birikim sağlar.
Ancak burada da karşılaşılan sorun okunan yazar noktasındaki seçimler. Popüler yazarlar mı, yoksa saha çalışması yapan ciddi eserler kaleme alan yazarlar mı? Bazen nitelikli yazarların her eserinin okunmaya değer kabul edilmesi de okuyucunun zihninde engel teşkil edebiliyor. Zira, bir süre sonra para kazanma amacıyla, eski köşe yazılarını veya röportajlarını derleyip kitaplaştıranların sayısı da az değil.
Yazar seçiminde batılı düşünür dayatması da okuyucunun zihnindeki bir başka engel. Ne kadar batılı, o kadar bilimsel gibi yanlış bir kabul, okuyucuyu hep Batı kaynaklarının içinde bırakarak, tek tip bir öğrenme ve düşünme içine itiyor. Nedense, Batılı düşünürleri okumak ve onların düşüncelerini benimsemek İslam düşünürlerinin eserlerini okumaktan daha entelektüel ve daha akılcı bir tutum olarak algılanıyor.  Kendi tarihimizi yada dünya tarihini okurken de benzer hataya düşüyor, Batılı kaynaklara itibar edebiliyoruz. Sonucunda taraflı ve hatalı bilgilerle dolu bir zihin çıkarıyoruz ortaya.
Konu İslama gelince, dinimizi yeterince tanıdığımızı düşünüyor ve çoğu zaman da yanılıyoruz. İlmihallerden ibaret okumalarımıza, Kur’an eksenli kaleme alınmış, İslamın ruhunu ve özünü anlatan, muhtaç olduğumuz manevi iklimi bize sağlayacak eserleri mutlaka eklemeliyiz.
Her ne okursak okuyalım, okuduğumuz kitabı terk etmemek de bir gerekliliktir. Okuyup raftaki yerine kaldırıyor, bir yere notlar düşmüyor, arkadaş sohbetlerinde mütalaa etmiyorsak cidden o kitabı okumuş sayılır mıyız?
“Okumak bir hobi midir, boş zaman meşgalesi mi? Yoksa bilgi ve hikmet arayışımız mıdır? Amacımız kitap koleksiyonu mu, kitap kurdu olmak mı, yoksa kitaplar üzerinden kurtuluşa giden yolu bulmak mı? Gerçekten kitap okuru muyuz, kitap tüketicisi mi?” diye soruyor Ramazan Kayan.
Sahi okurken bilgi ve hikmet arayışı içinde miyiz? Yoksa sırf okumak için mi okuyoruz. Bilmem bizim okuduğumuz kitaplar bizi kurtuluşa yaklaştırır mı?
Son Güncelleme 18 Aralık 2012 | 13:13

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder