30 Nisan 2014 Çarşamba

BÜYÜĞE SAYGI MI?

Büyüğe saygı mı? O da ne?

 Sare Şanlı

Bana kalırsa “büyüklerin yanında böyle davranılmaz, büyüklerin sözü kesilmez, büyükler söylediği zaman itiraz edilmez, yapılır” gibi sözlerle büyüyen çocukların nesli ülkemizde de tükenmeye başladı.(Batı’da tükenmesi çok daha erken bir döneme tekabül ediyor.) Son on-on beş yılın annelerinde belirgin bir şekilde göze çarpan yaklaşım, çocuğu seçimlerinde ve davranışlarında mümkün olduğunca özgür bırakmak. Daha ileri gidelim, bu dönemin ebeveynleri evlerini çocuklarına göre dizayn ediyor, günlük aylık, yıllık planlarını çocuk eksenli oluşturuyor. Çocuklarının sevdiği ailelerle görüşüyor, onların istediği yerlere gidiyorlar. Eskilerin çocuğu bir birey olarak kabul etmeme hatası bugün çocuğu ‘sözü geçen tek birey’ olarak konumlandırma hatasına dönüşüyor.
Jean M. Twenge’in önemli çalışması Ben Nesli, Batılı ebeveynlerin çocuğa bakış açısının tam olarak ne zaman değiştiğine yer veriyor: “İstediğini yap” modern anne babaların en önemli söylemi. 1924 yılında bir grup sosyolog bir araştırma yapıyor. “Annelere,”Çocuğunuzun hangi özellikleri taşımasını istersiniz?”diye sorulduğunda; itaatkâr, kiliseye bağlı ve iyi huylu çocuklar istediklerini belirttiler. 1988 yılına gelindiğinde çok az anne çocuklarında bu özellikleri istediğini söyledi. Onun yerine bağımsızlık ve hoşgörü dile getirildi.”
Kitapta gençlerin büyüklere yönelik tutumları hakkında da dikkat çekici bir tespit var: “Bugünün gençleri ‘bir büyüğün dediğini hemen yapma. Her zaman ‘neden’ diye sor’ şeklinde eğitiliyor.” *
Son yıllarda öğrencilerin saygısızlığından yakınmayan öğretmen, işyerindeki gençlerin sorumsuzluğundan ve duyarsızlığından şikâyet etmeyen işveren bulmak zor. Küçük yaşta bağımsızlığa, özgürlüğe, yerli yersiz itiraz etmeye alıştırdıkları çocukları ergenlik çağına geldiğinde, onların söz dinlemeyişinden ve saygısız tutumlarından yakınmayan ebeveynlere rastlamak da öyle. Sanırım kimse işin bu boyutlara varacağını tahmin etmiyordu.
Çocuk ve insan eğitimi konusunda yüzyılların tecrübesine sahip insanoğlu, her yeni teori her yeni sistem ile daha iyi çocuklar, daha iyi insanlar yetiştiremiyor. Bilakis, çağ ilerledikçe başa çıkılması gereken sorunlar da ilerliyor.
Bugün bir çocuk babasına bir soru sorup cevap alamadığında Google hazretlerine danışarak, babasını hükümsüz kılabiliyor. Genç kız annesinden kurabiye tarifi almak yerine Yandex teyzesinden alabileceği yüzlerce tarif arasından kendisine uyanı seçiyor. Problemler anne baba yerine sanal yakınlarla paylaşılıyor. Bir bilene sormak demek, eskiden bir büyüğe sormakla eş değer iken, bugün bilgi parmaklarımızın ucunda. Tıkandığımız nokta da bu. İnsan sadece bilgiye mi hürmet gösterir? Anne ve babalarımız ve diğer büyüklerimiz sadece bizden daha çok bildiklerinde mi saygı görmeliler? Bizce yanlış olduğunu düşündüğümüz fikir ve davranışlarında saygısız bir üslupla onları eleştirmeye, sözlerini kesmeye, tavsiyelerine kulak asmamaya hakkımız var mı? (Günümüz yetişkinlerinin saygı görmeyi hak etmeyen davranışları bir başka yazının konusu olsun.)
İşte günümüz ebeveynlerinin gelecek nesillerle iyi ilişkiler oluşturmak adına düşünmesi gereken en önemli sorunlarından biridir bu. Çocukları özgür olmak, inandığı doğru olduğunu düşündüğü şeyleri yüksek sesle dile getirmek ve fikirleri sorgulamak konusunda eğitirken bir dengeyi gözden kaçırıyoruz. Onlara, büyüğün ifade ettiği her düşünceye, her tavsiyeye katılmak zorunda olmadıklarını, büyüklerin de yanılabileceğini ancak onları saygı duyarak dinlemek ve hesaba katmak gerektiğini bir şekilde anlatmalıyız. Küçük olmak, şayet şahsi bir hakaret, aşağılama, saldırı yoksa büyüğün yanında susabilmeyi, sabır göstermeyi gerektirmeli. Bu bir noktada sabır ve empati eğitimidir. Toplum içindeki dengeyi, bütünlüğü sağlamak için gereklidir.
Çocuğu/genci özgür bırakmak ve sıkmamak adına her istediğini yapmasını sağlamak büyüdüğünde ne gibi tehlikelere yol açar, düşünmek lazım. Bugün babaannesine gittiğinde canı sıkılıyor diye götürmediğimiz çocuk, yarın kendi anne babasını ziyaret etmediğinde ne olacak? Amcasıyla/teyzesiyle siyasi bir tartışmaya girip, saygısızca karşı gelen üniversite talebesi genç kendisi amcasının yaşına geldiğinde benzer duruma ne kadar tahammül gösterebilecek?
Benim inancım çocuğun sabır eğitimi için, büyüklerin bulunduğu ortamda sıkılsa bile oturmaya devam etmesinin, hoşlanmadığı düşünceleri dinleyip itiraz edememesinin, beğenmediği yemekleri yemek zorunda kalmasının birer gereklilik olduğu yönünde. Aksi takdirde saygısız, sabırsız ve tahammülsüz bir nesille başa çıkmanın zorluklarını hep birlikte tecrübe edeceğiz.
*Ben Nesli /Dr. Jean M. Twenge Kaknüs Yayınları syf 40-42
yayın : 21 Nisan 10:02

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder