EVLENECEK GENÇ KIZLARA | |
Evlilik dışarıdakilerin girmeye can attığı, içindekilerin ise çıkmaya çalıştığı bir kaledir demişler. Bu söz evliliğin zor bir kurum olduğunu anlatmaya yetiyor. Farklı cinsten iki insanın birbiriyle sorunsuz anlaşabilmesi zaten çok zor iken, çift evlilik sınavını daha da zor hale getiren çeşit çeşit faktörle karşılaşıyor: Her iki tarafın akrabalarıyla yaşanan sorunlar, maddi sıkıntılar, çocuk sahibi olmak ve sanırım en zoru daha işin başında yaşanan nişan ve düğün merasimleri… Günümüzde evlenen çiftleri alabildiğine sömüren bir düğün ve nişan sektörü var. Bohçalar, söz makası, söz tepsisi, kuaförü, gelin arabası, gelinlik-damatlık, nikah şekeri, davetiye, nikah fotoğrafları ve videosu gibi saymakla bitmeyecek kadar çok şey “gereklilik” olarak dayatılıyor. Eh, tüm bunları atlatan çiftler, sınavı başarıyla tamamlamış evliliğe hazır hale gelmişlerdir artık! Bu nişan düğün telaşını yaşayıp geride bırakanlar iyi bilirler. Aileler tanışır, anlaşır ve bu işin adı konulur. Sıra gelir söz ve nişan aşamasına. Müstakbel nişanlıların, merasim öncesi çıkması gereken bir alışveriş var. Toplumumuzda yıllardır kemikleşmiş bazı adetlere göre, bu alışveriş erkek tarafını iliğine kadar sömüren, cömertlik testine tabii tutan bir “farz ibadet” adeta! Öyle ki, gelinin etrafındaki çoğu teyze ve hanım akrabalar gelin kızımıza istediği her şeyi aldırmasını, bu şekilde kıymetinin bilineceğini, değerinin artacağını söyler. “Ne kopardıysan kârdır, şimdi aldırmazsan ileride sen zorluk yaşayacaksın” diyerek faydalı(!) telkinlerde bulunurlar. İnsana yakışan, ahlaki olan adetlerin yaşatılmasında ne gibi bir sakınca olabilir? Elbette böylesi adetler yaşatılmalı, lakin adetlerimizin hepsini yaşatılması gerekenler sınıfına dahil edemeyiz. Bir gelinin en mahrem ihtiyacına kadar aldırması mı onu kıymetli yapar? Asla kullanılmayacak eşyaları, hiç giyilmeyecek elbiseleri aldırınca mı değeri bilinir? Erkek tarafının parasını, adettendir bahanesiyle gelinin elbiseleri ve yakınlarının elbiseleri için harcamak mıdır kız tarafına yakışan? Böylesine lüzumsuz şeylere para harcamak yerine yapılabilecek öyle çok şey var ki… (Çoğu insan ömrü boyunca bir kez bile kutsal toprakları ziyaret etmeden yaşar. Bir türlü para denkleştiremediklerini iddia etseler de, önceliği ona vermiyorlardır aslında. Evlendikten birkaç ay sonra umre ziyareti yapan çiftler var ve bunu bir oturma odası takımından yada yemek odası takımından vazgeçerek kolayca yapabiliyorlar.) Ya gelinin yaptığı o çeyiz hazırlığı? Eminim bir ömür yetecek kadar havlusu olacak dolabında, üstelik hepsinin kenarı da dantelli! Birkaç el emeği hatıraya kim hayır diyebilir? Ama yatak takımları, vitrin örtüleri, sehpa dantelleri, havlu kenarları, oyalı yazmalar serisi derken, aylarca süren emek ve telaş… Eve gösterilen ilginin yarısı bile evliliğin kendisine gösterilmiyor maalesef. Çeyiz hazırlama derdiyle, yığınla yastık yüzü, havlu, çatal bıçak biriktiren genç kızı evliliğe hazır zannediyoruz. Oysa evlilik ile ilgili kitaplar okumayan ve seminerlere katılmayan, büyüklerin bilgece tavsiyelerine kulak asmayan genç kız nasıl evliliğe hazır hale gelir? Evler dayanıp döşenirken, gelen giden beğensin düşüncesiyle hareket etmek öyle çok şey kaybettirir ki. Evlerimiz huzur bulduğumuz yerler olmalıyken, lüzumsuz eşyalardan kendimize yer bulamaz hale geliyoruz. Devasa mobilyalarla, gümüşlükler, konsollar ve fiskoslarla ev doldurulur. Sırf süslü, pullu boncuklu diye heves edilip alınan, temizlemesi zor perdeleri, eşyaları, örtüleri alan gelin tüm vaktini onları temizleyip, düzeltmeye harcamaktan kısa bir süre sonra yorgun düşer. Bir eşyayı alırken fonksiyonu ve sağlayacağı kolaylık düşünülse, temizliğe harcanan vakit çok daha faydalı işlere kullanılabilir. Hangi genç kız rüya gibi bir düğün hayal etmez, o güne abartılı bir anlam yüklemez? Her genç kız gelinlik modellerine bakar, hayaller kurar. Erkek tarafının bütçesi elvermiyorsa, ille de hayallerinin gelinliğini almak ve düğününü yaşamak için tutturmaya gerek var mı? Geçip gidecek üç beş saatlik bir tören için, kendini ve akrabalarını huzursuz etmeye değer mi? Ne kadar az stres yapılırsa, beklentiler azaltılırsa ve önemli olan kısma yani evliliğin kendisine itibar gösterilirse daha mutlu daha güzel bir düğün yaşanır. Bazen de gelinin ve ailesinin tüm anlayışına rağmen düğünü atlatana kadar her şey öyle kolay olmayabilir. Gelin alttan aldıkça karşı taraf hiçbir şey almamaya kadar vardırabilir durumu. Bu durum geline kendini değersiz hissettirse de önemli olan kişinin kendine yakışan şekilde davranmasıdır. Gelin böylesi onurlu bir davranış sayesinde evliliğine yatırım yapacağı için yaşanan tatsızlıkları da unutacaktır. Nişan ve düğün merasimlerinin farz ibadet gibi algılanmadığı, israfa girmeden, inanç ve ahlak yapımıza uygun şekilde yaşandığı bir gelecek duasıyla… sareyildiz@gmail.com Sare Şanlı Sare ŞANLI k 2012-11-23 20:51:14 |
Bu blog www.kadınhaberleri.net ve www.on5yirmi5.com adlı sitelerde yayınlanmış yazılarımdan oluşmaktadır.
25 Kasım 2012 Pazar
EVLENECEK GENÇ KIZLARA
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder