1 Kasım 2012 Perşembe

KOCASININ ELİNE BAKAN KADIN

KOCASININ ELİNE BAKAN KADIN

Genç kızlara neden çalışmak istiyorsun diye sorduğumda, aldığım cevaplar her defasında beni hayal kırıklığına uğratıyor. Yıllarca üniversite eğitimi alan, okuyan, kendini geliştiren kızlar bir işte çalışmayı; topluma faydalı olmak, kendi bilgi ve yeteneklerini kullanıp artırmak için değil de ilk önce ‘ekonomik özgürlüklerini’ elde etmek için istiyor.


 Ekonomik özgürlüğün tüm diğer hedeflerin önüne geçmesinin sebebi ise tecrübeli(!) kadınların genç kızlara verdikleri telkinler: “Çalış, kendi paranı kazan, bizim gibi kocanın eline bakma, onun parasına muhtaç olma!”
Buyurun! Evlilik ne kadar güvensiz bir kurum haline geldi ki, karı koca birbirine muhtaç olmamayı hedefliyor! Eşler birbirlerini tamamlayacakları ve hayatlarını birleştirecekleri yerde, birbirlerinin rakibi ve düşmanı haline getiriliyor. Herkes kendi parasını kazanacak, kendi işini kendi görecek, kendi başına karar alıp kendi istekleri doğrultusunda yaşayacak! Paylaşımdan uzak, fedakarlıktan nasibini almamış, bireyci, çıkarcı ve bencil iki insan bir araya gelip alabildiğine maddeci evlilikler yapacak. Boşanmaya odaklı, ayrılma ihtimalini her daim gündemde tutan, bu yüzden her iki tarafın da kendini garanti altına almak için çabaladığı güvensizlik kurumlarının adı mı artık evlilik?

Kocalar karılarının maddi ihtiyaçlarını karşılarken hep başına kakan, her an parasız bırakabilecek, çekip gidecek birer düşman sanki. Bu yüzden kadın bu düşmana karşı iyi silahlanmalı ve mutlaka kendi parasını kendi kazanmalı. O zaman kocasıyla birlikte karar verme zorunluluğundan, ona sorarak para harcama ezikliğinden kurtulacak, kendi parasını özgürce ve kendi iradesiyle harcayabilecek!

Diyelim ki, “kendi paramı kendim kazanırım” diye tutturan kadın kocasının eline bakmaktan ve maddi anlamda ona muhtaç olmaktan kurtuldu. Ev işlerinden, alışverişten, yemek yapıp sofra hazırlamaktan, çocuğunu kreşe götürüp getirmekten kalan zamanda bizzat kendi ilgilenmekten kurtulabilecek mi? İşlerin ne kadarını eve gelen temizlikçiye havale edecek, haftada kaç gün dışarıda yemek yiyebilecek? Hangi koca bu görevleri adil bir şekilde paylaşacak? Bu defa kocası da, ben karımın eline muhtaç olmam, kendi çamaşırımı kendim yıkarım, ütülerim, kendi yemeğimi kendim yaparım mı diyecek?(Hayal kurmayalım, erkekler bu konuda gaza gelmeyecek kadar akıllıdır!) Ve cidden bunun adı evlilik mi olacak?

Evlilik iki insanın ayrı telden, kafasına göre çaldığı bir gürültü müdür, yoksa iki ayrı telin birbirine uyum içinde oluşturduğu dinlemeye doyulmaz bir müzik midir?

Evlilik kurumuna ve karı koca ilişkisine biraz müspet yaklaşmayı denersek, iki tarafın da birbirine madden ve ruhen muhtaç olduğunu anlarız. Daha doğrusu insan insana muhtaçtır, kaldı ki karı koca nasıl birbirine muhtaç olmasın! Evlilikte rol dağılımının olması kadar doğal bir şey yoktur. Bu rol dağılımına da her çift kendi ihtiyaçları doğrultusunda karar verir. Bir kadın çalışıp para kazanmayı seçebileceği gibi, çalışmayıp farklı işlerle uğraşmayı ya da ev hanımı olup, çocuklarını büyütmeyi tercih edebilir.
Yalnız kadının tercihi ne olursa olsun, hem dinimizde hem toplum yapımızda aileyi geçindirme sorumluluğu erkeğe aittir. Şayet erkek, ayette kendisine emredildiği gibi yediğinden yedirmiyor, giydiğinden giydirmiyorsa, karısının ihtiyaçları için yaptığı harcamaları başa kakıyor ve bu konuda eşine zulmediyorsa eleştirilmesi ve terbiye edilmesi gereken kişi bizzat kendisidir. Karısını kendi parasını yemekle suçlamaya ve onu çalışmaya zorlamaya hakkı yoktur. Burada kadını para kazanmadığı ve kocasının parasını yediği(?) için suçlamak ve aşağılamak son derece çiğ, bilinçsiz ve indirgemeci bir tavırdır.

Kadın çalışmak isteğini, kocasının eline bakmamak ve ona muhtaç olmamak gibi aykırı sebeplere dayandırarak gereksiz bir ‘gurura’ kapılmamalıdır. Kendi bilgi ve becerilerini kullanmak, topluma faydalı olmak veya kazanacağı parayı hayra sarf etmek için çalışmayı hedeflemek gibi daha müspet ve daha akılcı sebepler üretmelidir.

sareyildiz@gmail.com
Sare Şanlı


2012-10-30 22:15:08

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder