12 Kasım 2012 Pazartesi

KIBRIS BAHAİLERİ


Kıbrıs Bahaileri


etiketler: sare şanlı bahailik
Öğrencilik yıllarım güzel insanların yurdu Kıbrıs’ta geçti. Sokaklarında güvenle yürüdüm, birbirinden iyi, birbirinden sıcakkanlı insanların evlerine konuk oldum, sofralarına oturdum.  Çok şanslıyım ki nice yardımsever, dost canlısı Kıbrıslı bana hem evinin hem gönlünün kapısını açtı. Genel kanının aksine, öğrencilere karşı hep anlayışlı ve kibar insanlarla karşılaştım. Çok sevdim bu küçük ülkeyi ve büyük insanlarını.
Okuldan arta kalan zamanımda resimle uğraşmayı sevdiğimden Lefkoşa’daki meşhur Osmanlı eseri Büyük Han’a gidip, atölyelerinde resimle ve diğer sanatlarla uğraşan sanatçıları izlemek bana keyif verirdi. Tipik Kıbrıslı sempatisiyle beni resim derslerine ücretsiz olarak davet eden hayli tecrübeli hocam sayesinde resim dersleri almaya başladım. Diğer öğrencilerle birlikte hocamızın gözetiminde tablolar hazırlarken, sohbet etmeyi ve Türk kahvelerimizi yudumlamayı da ihmal etmiyorduk. Bir gün sohbetimiz inanç konusuna geldiğinde hocamın Bahai olduğunu öğrendim. Daha önce adını bile duymadığım bu din (!) hakkında hocama sorular soruyordum. Hocam ilgimi fark edince, beni Lefkoşa’da bulunan Bahai Merkezi’ne davet etti. Yeni bir şeyler öğrenme hevesiyle her Cumartesi yaptıkları kahvaltı sonrası dua ayinlerine hocamla birlikte gitmeyi kabul ettim.
Bahai merkezi Lefkoşa’nın epey bilindik bir yerinde olmasına rağmen, daha önce hiç fark etmemiştim. Binanın girişinde Bahaullah’ın ve kızının devasa birer fotoğrafı bulunuyordu. Etrafta üzerinde Bahailikle ilgili çeşitli bilgilerin bulunduğu panolar vardı. Tüm bilgiler İngilizceydi. Yine İngilizce katalogların ve kitapların bulunduğu bir de stant vardı. Bu kataloglardan birinde Bahai dininin dünyanın en büyük ikinci dini olduğu yazıyordu! Ben bu kitaplarla ve bilgilerle ilgilenirken hocam kahvaltının hazır olduğunu söyledi. Tipik Kıbrıs kahvaltısıyla donatılmış sofrada neler yoktu ki. Kahvaltı sofrasında herkes birbiriyle son derece yakından ilgileniyordu. Bana da sorular sordular, gelmemden ne kadar memnuniyet duyduklarını ifade ettiler. Bir de herkes yakında Amerika’ya gidecek bir hanımdan, Bahaullah’ın soyundan gelen bir kişiden kendileri için dua etmesini istiyordu.

Kahvaltı sonrası dua için başka bir odaya geçildi. Herkes elinde dua kitaplarıyla bir halka oluşturacak şekilde birer sandalyeye oturdu. Sırayla herkes duadan birkaç satır okudu. Dinlediğim şeyler, Kur’an’ın çarpıtılmış, değiştirilmiş halleri gibiydi.
Dua sonrası, topluluğun en yaşlı ve en bilge Bahai’si yanıma geldi. Bana Bahailik hakkında bilgi vermeye başladı. Görevini son derece iyi yapan bu misyoner, Bahailik’in İslam’ın bir uzantısı olduğunu, Hz Muhammed’den sonra Allah’ın insanlığa Hz Bahaullah’ı gönderdiğini iddia ediyordu. Bahailik tüm insanlığı ve tüm dinleri bünyesinde toplanmayı amaçlayan bir kardeşlik dini(!) idi. İngilizceyi tüm Bahailerin öğrenmesi gereken evrensel bir dil olarak kabul ediyorlardı. Namaz da kılabilirdiniz, tesettürlü de olabilirdiniz. Merkezden ayrılmadan önce bana Bahai dinini anlatan Kutsal kitaplarını ve bir de Müslüman bir alim tarafından yazılan Bahailik’in sapkın bir din olduğunu söyleyen bir kitap verdiler. İki farklı açıdan bakarak bir seçim yapabileceğimi söylediler.
İnandıktan sonra kalpleri sağlamlaştıran Allah’a hamdolsun ki, bu sapkın dine karşı içimde hiçbir şey uyanmamıştı. Böylesine uyduruk bir dine samimiyetle inanan insanlar adına ne kadar üzülmüştüm.
Ne yazıktır ki, Kıbrıs insanı, onca iyiliğine ve güzel ahlakına karşın İslami bilinçten bir hayli yoksundur. Yıllar süren İslamsızlaştırma çabaları sonucunda kendi dinlerini, kitaplarını ve peygamberlerini tanımayan insanlar ortaya çıkmıştır. Namaz ve oruç gibi ibadetler bir yana, itikat noktasında bile ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Mevcut dini boşluktan da en iyi Bahailer yararlanmaktadır. Tutunacak dini inancı olmayan insanları kendine kurban seçip, modern bir din sundukları iddiasıyla kandırmaktadırlar.

Peki aslında Bahai dini(!) nasıl ortaya çıktı?

1819’da dünyaya gelen Mirza Ali Muhammed adlı bir zat, aslında Şii mezhebinin İsnaaşeriye koluna bağlı bir Müslümandı. Lakin sonradan itikadı bozulan bu şahıs, işi kendisini Mehdi’nin vekili ilan etmeye kadar götürdü. Mirza Ali genç yaşta ölünce takipçisi Bahaullah sahneye çıktı. Tüm insanların eşitliği, kardeşliği, herkese özgürlük gibi modern sloganlara yola çıkan Bahaullah Rus, İngiliz ve Yahudilerin desteğiyle epey taraftar topladı. Gaybı bildiğini iddia eden bu sahte peygamber, sözde İslam’ı kabul eder gibi görünse de, İslam’ın temel emir ve yasaklarını çarpıtıp, ,ortaya son derece bozuk bir din çıkardı.  Kur’an ayetlerini doğrudan inkâr etmek yerine, batıl yönlerde tevil yolunu seçti. Kitaplarını bizzat kendi yazdı.
Avrupa İslam’ı yıkacağı düşüncesiyle bu sapkın dine itibar gösterdi. Gayrimüslim toplumlar arasında yayılmasının sebebi ise kardeşlik, eşitlik, özgürlük gibi çağdaş sloganlar oldu. Müslüman dünyada ise İslam düşmanlarının güçleriyle insanların dinden uzaklaştırılmaya çalışıldığı çeşitli dönemlerde sinsi bir şekilde kendine taraftar buldu.
Bahailerin kutsal merkezinin İsrail Hayfa’da oluşu bile bu sahte dinin neyi amaçladığını anlamaya yetiyor. İddialara göre bugün Bahailerin sayısı yedi milyonun üzerinde. Bahaullah’ın üvey kardeşi Mirza Yahya’nın Kıbrıs’a sürgün edilmesiyle birlikte Bahailik inancıyla tanışan Kıbrıs’ta ise Bahai Merkezi 1989 yılında kuruldu.
 
Son Güncelleme Bugün | 12:50

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder