Üç Yasin Okusam Kumarda Kazanır mıyım?
Havaalanında uçağımın kalkış saatinin gelmesini beklerken, iki hanımın konuşmasına ister istemez kulak misafiri olmuştum. Kıbrıs yolcusu olduklarını anladığım hanımlardan biri diğerine: “Dün gece üç Yasin-i şerif okudum, inşallah bu sefer kazanıcam” demişti. Yani hanımefendi kumarda kazanmak için Kur’an’dan şefaat beklemişti! Kur’an ve kumar bir arada!
Sahi bizim insanımız için Allah’ın kelamı Kur’an ne anlama geliyor?
Çocuk sahibi olamayanların, evlenemeyenlerin, eşiyle boşanmak üzere olanların, sınav kazanamayanların, iş bulamayanların, bedenen ve ruhen hasta olanların sadece okuyup-üfleyerek dertlerine deva bulacakları bir üfürük kitabı mı?
Bebeklerin ve hastaların boynuna bağlanan efsunlu bir metin mi?
Tek bir kelimesi bile anlaşılmadan defalarca Arapçasından hatim edilen, ölmüşlerin ruhuna gönderilen, sağa sola bağışlanan dualar bütünü mü?
Anlamına ancak hocaların vakıf olabileceği, sıradan insanların anlamayacağı ve bu yüzden tek başına okununca sapıtılan karmaşık bir kitap mı?
Facebook ve twitter gibi sosyal ağlarda arka planında yaldızlı süslemeli resimlerle paylaşılan iletilerden mi ibaret yoksa?
Artık duvarda asılı kalan Kur’an’ı Kerimlerden bahsedemiyoruz ama şimdi de tozlu raflara, ya da bilgisayarlarımızın masaüstünde kullanılmayan simge olmaya, cep telefonlarında sıradan bir program gibi kalmaya mahkûm ediliyor Kutsal Kitabımız.
Her şeye vakit bulabiliyoruz da, iş Kur’an’ı öğrenmeye ve anlamaya gelince değişiyor. Vakit olmuyor, kafa almıyor, bu yaştan sonra öğrenilmiyor, sıra ona gelmiyor! Her tür kitap okunuyor da Kur’an yeterince entelektüel(!) bulunmadığı için gereken itibarı görmüyor. Çeşit çeşit derslere, seminerlere, kurslara gidiliyor, konu Kur’an olunca bir tembellik bir vakitsizlik hâsıl oluyor. Tüm Batı lisanları iştahla öğreniliyor, bu uğurda yığınla para harcanıyor, ama Kur’an dili Arapça çok zor(!) olduğu için öteleniyor.
Bir şekilde Kur’an okuduğunu düşünenler ise manasını kavramaktan çok uzak yalnız lafzıyla meşgul olarak Kur’an’a hak ettiği değeri verdiğini düşünüyor. Rabbimizin bize, rehber olarak gönderdiği bu yüce kaynağı anlamadan ve sonucunda hayatımıza uygulayamadan okuyup duruyoruz. Ona hak ettiği değeri vermiyoruz.
O halde Kur’an’a hak ettiği değeri vermek O’nu gerektiği gibi okumak nedir?
Rabbimiz bize gönderdiği mucize Kitabı nasıl okumamız gerektiğini, yine Kur’an’ın içinde veriyor:
“Biz onu Kur’an olarak, insanlara dura dura okuyasın diye (ayet ayet, sure sure) ayırdık, yine onu peyderpey indirdik.” İsra 106
Kur’an’ı, aceleyle, bir an önce bitirmek için değil, çokça hatim indirip bağışlamak için değil, bilakis sindire sindire okumalıyız.
“İşte bu Kur’an, ayetlerini tedebbür(iyiden iyiye düşünmek, derinlemesine incelemek) etsinler ve temiz akıl sahipleri de tezekkür(hatırlamak, öğüt almak) etsinler diye indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” Sad 29
“Biz Kur ’anı öğüt/ibret için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mu?” Kamer 17-22-32-40
“Onlar bu Kur ’anı derinlemesine ve inceden inceye düşünüp araştırmazlar mı?” Nisa 82
Okurken, anlamaya çalışmalı, üzerinde iyiden iyiye düşünmeli, tefsirlere ve açıklayıcı diğer kaynaklara da başvurarak, öğüt almak, ders almak için okumalıyız.
“Sizler Kur ’anı daima okuyup birlikte müzakere ediniz.” (Sahih-i Buhari)
Diğer Müslümanlarla bir araya gelerek, ders yaparak ve ciddiye alarak, hususi zaman ayırıp okumalıyız.
Kur’an bugün halkımızın en çok okuduğu ama en az anladığı kitap. Yaratan’ın kullarına bir rehber olarak gönderdiği Kutsal Kitabımızdan gereğince faydalanamamamızın ve onun mesajlarını hayatımıza uygulayamamamızın yegâne sebebi de “anlamaya dayalı” bir okumaya sahip olmayışımız. Varoluş gayemize uygun bir yaşantı sürmek için Kur’an’ı gereğince okuyup anlamaktan başka seçeneğimizin bulunmadığını bilerek, Kur’an’ın hayatımızdaki yerini ve bizim için ne ifade ettiğini ciddi manada düşünmemiz gerekiyor.
Son Güncelleme Dün | 10:15
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder